Olay Gazetesi Bursa

‘Bireyin engeline değil yapabileceklerine bakılmalı’

10-16 Mayıs tarihleri arası dünyada Birleşmiş Milletler’e üye 156 ülke tarafından Engelliler Haftası olarak çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır. Belki de bir çoğumuzun farkında bile olmadığı hafta boyunca engellilik sorunu, engelliliğin önlenmesi ve engelli bireylerin eğitimi konusu üzerinde durulur ve çeşitli etkinlikler düzenlenir. Ama bir de madalyonun bir tarafı var ki, engelli bireyin ve bir engelli çocuğa […]

10-16 Mayıs tarihleri arası dünyada Birleşmiş Milletler’e üye 156 ülke tarafından Engelliler Haftası olarak çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır.

Belki de bir çoğumuzun farkında bile olmadığı hafta boyunca engellilik sorunu, engelliliğin önlenmesi ve engelli bireylerin eğitimi konusu üzerinde durulur ve çeşitli etkinlikler düzenlenir.

Ama bir de madalyonun bir tarafı var ki, engelli bireyin ve bir engelli çocuğa sahip ebeveynin yaşadığı travma.

Ben de engelliler ile ailelerinin yaşadığı travma ve sorunları uzman gözüyle değerlendirmek için sözü Çocuk ve Ergen Psikolojisi Uzmanı Klinik Psikolog Emel Güler’e bırakıyor ve iyi okumalar diliyorum:

“Fiziksel ve zihinsel engellilik doğuştan gelebildiği gibi sonradan geçirilen hastalıklar veya kazalar sonucu da ortaya çıkabilmektedir.

Engelli çocuk ya da bireyin yaşadığı psikolojik sorunların kaynağı engelin kendisi değil, engeli nedeniyle maruz kaldığı toplumsal ve bireysel engellenmelerdir.

Engelli olmak, yaralanma ya da fiziksel veya zihinsel bir rahatsızlık nedeniyle bazı hareketleri, duyuları veya işlevleri kısıtlanan kişi olarak tanımlanıyor. Bu durum doğuştan olduğu gibi hastalıklar veya kazalar sonucu da ortaya çıkabiliyor.

Aileye yeni katılan bir bebeğin engelli olarak dünyaya gelmesinin ya da sonradan herhangi bir nedenle engelli hale gelmesi ailede birçok farklı duyguların yaşanmasına yol açabilmektedir. Engellilik halinde ilk başta inkar etme, kabullenememe, hayal kırıklığı, suçluluk, korku, öfke, çaresizlik gibi duygular yaşanmaktadır.

Bazı ailelerde bu süreç daha kolay atlatılabilirken bazı ailelerde ise uyum süreci daha zor olabilmektedir. Ailenin bu durumu kabul ederek, engelli çocuğuyla olumlu ilişkiler kurması, aile içinde bozulan dengenin yeniden kurulması engelli çocuğun psikolojik uyum sürecini olumlu etkileyecektir.

“ENGELLİ BİREY ENGELLEMELERDEN DOLAYI PSİKOLOJİK SORUN YAŞIYOR”

Engelli çocuk, engelinden dolayı başkasına bağımlı olma, toplumsal yaşam alanlarının bağımsızlaşmasına olanak sağlayacak düzenlemede olmaması gibi faktörlerden dolayı kısıtlanmış hissedebilmektedir.

Bu durum bazı psikolojik sorunları da beraberinde getirebilmektedir. Ailesel faktörler, çocuğun aşırı korunması, aşırı müsamaha gösterilmesi ya da fazla kısıtlanması bağımsızlığının engellenmesi, çocuğa özerkliğin tanınmaması, ihmal ya da istismar edilmesi, şiddete maruz kalma, sosyal izolasyon, tutarsız disiplin yöntemleri, gelişimine ve yetisine uygun olmayan beklentilerin olması, ailedeki diğer çocuklar arasında ayırım yapılması gibi faktörler psikolojik sorunların gelişiminde rol alan başlıca etkenler arasındadır.

Görüldüğü üzere aslında engelli çocuk ya da bireyin yaşadığı psikolojik sorunların kaynağı engelin kendisi değil, engeli nedeniyle maruz kaldığı toplumsal ve bireysel engellenmedir.

Tüm bu etkenler engelli çocuğun kendisini yük olarak görmesine, düşük benlik saygısı geliştirmesine, dışlanmışlık hissine, bunlara bağlı olarak da içe kapanmasına, sosyal ortamlarda bulunmak istememesine, yetersizlik ve suçluluk duygularına neden olabilmektedir.

KOŞULSUZ KABUL GÖRMEK ÖZGÜVENİNİ ARTIRIR

Bir çocuğun engelli olarak dünyaya gelmesi kendi seçimi değildir ya da değiştirebileceği bir şey değildir. Bu nedenle toplum olarak çocuğun engeline odaklanmak yerine yapabileceklerine odaklanmak gerekiyor. Engelli çocuğun, engeline göre yaşamının düzenlenmesi yaşam kalitesini artırması yönünde yapılacak en önemli adımdır. Bu düzenlemeler; özel eğitim ve rehabilitasyon uygulamaları, tıbbi takibin ve psikolojik desteğin sağlanması, bunların yanı sıra sosyal yaşamının gelişmesine yönelik sanat, spor vs. aktiviteler aracılığıyla yapılabilir.

Koşulsuz kabul görmek tüm insanlarda olduğu gibi engelli kişilerde de özgüven ve benlik saygısının oluşmasında oldukça önemlidir. Yaşam kalitesi dediğimizde; rahatlık, psikolojik iyi olma, hareketlilik, özerklik, doyum, uyum, işlevsellik, kendi ile barışık olma, öz farkındalık, sosyal ilişkisellik, iyimserlik ve keyifli bir yaşam sürme olarak ele alınmaktadır.

Engeli olsa da kişinin yaşam kalitesi artırıldığında engelin çok da önemli olmadığı gerçeğini unutmamalıyız.”