Olay Gazetesi Bursa

‘Bana köyümü geri verin!’

Köyüm Güllüce 1600’lerin ortasında yeniden kurulmuş. Mustafakemalpaşa (Eski adı Kirmasti-Karacabey-Manyas ve Erdek bölgesi geçmişte çok deprem yaşadı ve salgın hastalıklarla boğuştu. 1580-1610 arasında Avusturya ve İran’la yapılan savaşlarda ünlü Osmanlı tarihçisi Zinkeissen’in bu savaşlarda üç milyon insanın öldüğünü yazar. Kısacası bölgedeki Müslüman nüfus büyük bir yıkıma uğrar. 1600’lerin ortalarında kurulan köyümüz o günden sonra savaşlara […]

Köyüm Güllüce 1600’lerin ortasında yeniden kurulmuş. Mustafakemalpaşa (Eski adı Kirmasti-Karacabey-Manyas ve Erdek bölgesi geçmişte çok deprem yaşadı ve salgın hastalıklarla boğuştu.

1580-1610 arasında Avusturya ve İran’la yapılan savaşlarda ünlü Osmanlı tarihçisi Zinkeissen’in bu savaşlarda üç milyon insanın öldüğünü yazar.

Kısacası bölgedeki Müslüman nüfus büyük bir yıkıma uğrar.

1600’lerin ortalarında kurulan köyümüz o günden sonra savaşlara rağmen sürekli gelişmiş. Birinci Dünya Savaşı’nda gençler cephelere koşmuş.

Atatürk’ün emireri Pepe Ali köyümüzdendir.

Dedemler dört kardeşti. İçlerinden en büyükleri Halil İbrahim okumuş. O Çanakkale’de gazi oldu, ama terhis edilmemiş, sakat ayağıyla Kocaeli’de asayiş komutanlığı yapmış. Büyük amcama adını veren Osman dedem Sarıkamış’ta, babama adını veren Halil Şevki dedem ise Çanakkale’de şehit olmuştu. Dedem Ahmet Çavuş (babamın babası) Doğu cephesinde savaşmış. Nuri Paşa komutasında Kafkas İslam Ordusu’yla Bakü’yü kurtarmak için İngiliz ve Ermenilerle savaşmışlar. Daha sonra da Bolşeviklerle…

Dedem, mütarekede döneminde Kazım Karabekir Paşa komutasında tekrar Ermeni ve Gürcülerle savaşmış, Büyük Taarruza katılmış ve sonunda terhis olup köyüne dönmüş. Bakkallık ve ziraatla uğraştı. İstiklal Madalyası verildi.

Pepe Ali (Aydemir) köyümüze muhtar oldu. 2 Şubat 1938 tarihinde açılan Merinos’un açılış törenin için Bursa’ya geldi. Açılışta Atatürk’le kısa bir görüşme yaptı ve “Sen Türkiye’nin ben de köyümün muhtarı oldum” dedi.

Savaşlardan sonra köyümüz hızla toparlanmış, tarım ve hayvancık hızla gelişmiş. Üç yıllık okul açılmıştı. Daha sonra beş yıl öğrenim yapan yeni bir okul yapıldı.  Köyümüz ve çevre köyler Susurluk Şeker Fabrikası açılınca fenni tarımı öğrendiler.

ABD’den bedavaya gönderilen etler yüzünden hayvancılık büyük zarar gördüyse de bir müddet sonra kendini toparladı.

Yetmişli yılların başında köylüme şirin gözükmek isteyen iktidar, topraksız köylüye meranın büyük bölümünü dağıtarak köydeki hayvancılığa ağır bir darbe indirmişti. Mustafakemalpaşa’da orta öğrenim veren okullar arttıkça okuma oranı arttı. Çok sayıda öğretmen çıktı. Üniversiteyi okuyan sayısı arttı.

Köyde konserve bitkisi tarımı geliştikçe zenginleşme arttı. Köy okulu büyüdü.

Sağlık ocağı açıldı.

Bir ara neredeyse belediye olacaktı ayak oyunlarıyla önlendi.

Köyümüz gelişmeye devam etti. Bir eczane açıldı.

Köyümüzün ve karşısındaki Paşalar Köyü’nün arazisine Mustafakemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi kuruldu.

Bu güzel gelişmelere maalesef çıkan bazı yasalar darbe indirdi.

İlk darbe 6-7 yıl önce geldi.

Lojmanlı sağlık ocağımız kapatıldı. Yapılan bir reformla(!) nüfusu 3000’den az olan tüm belde ve köylerdeki sağlık ocakları kapatıldı.

Oysa köyümün nüfusu 2000 civarındaydı.

Komşu köyümüz ile birlikte yaklaşık 5 bin nüfusumuz vardı.

Yetmedi, köyümü tamamıyla yok eden bir yasa çıktı. 6360 sayılı kanun.

Köyüm birden mahalle oldu.

Son darbe bu kanunla geldi.

Osmanlı’dan bu yana bağımsız bir tüzel kişiliği olan köyümün varlığı sona erdirildi ve mahalle oldu.

Yasayla köyümün dört midibüsü, altında bahçeli kahve, üstünde muhtarlık ve düğün salonu olan muhtarlık binası, köyümdeki konserve evi ekipmanlarıyla Belediyeye geçti.

Köyümün harman yeri, köy tüzel kişiliğine ait yerler elimizden çıktı. Yetmedi mezarlığımız elden gitti. Artık mezarlarımızı parayla alacağız. Zamanla soyu tükenenlerin mezarları yok edilecek. Oysa mezarlığın yarısını rahmetli Niyazi Aga’nın (İzgi) kırk yıl önce bağışladığı tarlaydı.

Yakında evlerdeki ahırlarda hayvan bakılamayacak. Köyün dışına yeni ahırlar yapılması gerekiyor ve köydekilerin çoğu bunu yapamayacak.

Köyümü geri verin. Köyler geri gelsin, aksi takdirde ekonomik şartlar köyden kente göçü daha da artıracak.

Ekrem Hayri Peker