Olay Gazetesi Bursa

Türkiye’nin sosyal ve ekonomik ev ödevleri

Sıfırcı Hoca nihayet Türkiye’nin gerçeklerini görmeye başladı. Geçtiğimiz günlerde… Türkiye’yi notunu kırmakla tehdit eden kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s… Bu kez daha gerçekçi bir açıklamayla karşımıza çıktı. “Türkiye ekonomisinin darbe girişiminden sonra yaşadığı şok büyük oranda ortadan kalktı”. Moody’s uzmanlarının bu tespiti çok daha erken yapması gerekiyordu aslında. Ancak hakkın geç de olsa teslim edilmesi… Yine […]

Sıfırcı Hoca nihayet Türkiye’nin gerçeklerini görmeye başladı.

Geçtiğimiz günlerde…

Türkiye’yi notunu kırmakla tehdit eden kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s

Bu kez daha gerçekçi bir açıklamayla karşımıza çıktı.

“Türkiye ekonomisinin darbe girişiminden sonra yaşadığı şok büyük oranda ortadan kalktı”.

Moody’s uzmanlarının bu tespiti çok daha erken yapması gerekiyordu aslında.

Ancak hakkın geç de olsa teslim edilmesi…

Yine de kayda değer bir gelişme!

Bu olumlu tespite karşın Türkiye’nin uzun vadeli yapısal sorunları olduğunu hatırlatma gereği duymuş Moody’s uzmanları.

Mevcut küresel şartlarda hangi ülkenin yok ki!

Nitekim OECD’nin dün yayınlanan son raporu dünya ekonomisi adına pek de iyimser beklentiler içermiyordu.

Ancak, dünyadaki gelişmeler bir yana…

Türkiye’nin 2023 hedefleri özelinde…

Daha güçlü bir ekonomiye sahip olabilmesi için alınacak yol var elbette.

Mesela…

Dış finansal şoklara karşı bir yanda borç yükünün hafifletilmesi…

Diğer yanda da yüksek katma değerli ihracatı öne çıkartıp…

Dış açıklarımızın minimize edilmesi şart!

Bu anlamda yerli ve yenilenebilir enerjiye yatırımın;

olmazsa olmazlar arasında olduğu unutulmamalı.

Keza daha düşük faiz ve enflasyon ortamında yatırım yapma olanağı yaratılmalı.

İşsizliğin tek hanelerde kalması için de yapısal dönüşümler hızlanmalı.

Aslında tüm bu alanlarda çalışmalar var.

Ve sonuç da alınmaya başlandı.

Ama uzun vadeli bir yolculuk bu!

Dolayısıyla sabırla ve daha üretken biçimde yolumuza devam etmemiz şart.

Tüm bu gayret arasında ekonomik olduğu kadar…

Fazlasıyla toplumsal önceliği olan bir değişime de ihtiyaç var.

Nedir o?

Gelir dağılımındaki eşitsizliğin düzeltilmesi!

Yani ekonomiyi büyütüp geliştirirken…

Düşük gelir gruplarıyla yüksek gelir grupları arasındaki farkın açılmaması…

Tam tersi azaltılması yönünde politikalara ivedilikle ağırlık verilmesi gerekiyor.

Sözün özü; zenginle fakir arasındaki uçurumu küçültmek zorundayız!

Çünkü TÜİK‘in açıkladığı son veriler…

Farkın 2015’te de büyümeye devam ettiğini gösteriyor.

 

Zenginle fakir uçurumu

 

Geçen yıl en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grubun toplam harcanabilir gelirden aldığı pay…

2014’e göre 0,6 puan artarak yüzde 46,5’e yükselmiş durumda.

Yani beş kişiden biri gelirin neredeyse yarısına sahip.

Buna karşın en düşük gelir grubunun payı daha da azalmış.

Çünkü…

En fakir yüzde 20’lik grubun aldığı pay 0,1 puan azalarak yüzde 6,1’e inmiş geçen yıl.

Yani beş kişi örneğinden gidersek…

Gelir sıralamasında sondaki kişinin aldığı pay yirmide birin az üstünde bulunuyor.

Neticede yüzde 20’lik gelir grupları itibarıyla…

Toplumun en zengin kesiminin geliri en yoksul olan grubun gelirinin 7,6 katına çıkmış durumda.

Elbette gelir dilimlerini küçülttüğümüzdeki fark daha belirgin hale geliyor.

Yani ne yapıp edip;

Zenginle fakir arasındaki açığın büyümesini engellemeli Türkiye!