Tasarrufların dipte dolaştığı bir ekonominin sağlığı risk altında demektir.
Bireylerin ileri yaşlarına dair kaliteli gelecek beklentisi de tasarruflar sayesinde garanti altına alınabilir.
Kısacası kenara para ayırma zorunluluğu bireylerin olduğu kadar devletlerin de öncelikleri arasında olmalı!
Bu anlamda herkesin kendince bir tasarruf yöntemi olduğu da bir gerçek.
Ama dolar ve altının öne çıktığı yastıkaltı tarzı korunma yöntemleri…
Sağlıklı bir ekonomi için pek de sağlıklı tercihler değil!
Kenara koyduğunuz paranın güvenli ama aynı zamanda…
Ekonomik hayata katılımı mümkün kılan yöntemlerle tasarruf edilmesi önemli.
Peki seçenekler neler?
SGK‘nın sunduğu bir emeklilik fırsatı var.
Ama sadece çalışanlara dönük.
Üstelik de hem koşulları hem de getirisi…
Giderek negatif hal alan bir emeklilik süreci söz konusu!
Dolayısıyla daha güvenli ve yüksek getirili tasarruf enstrümanları da özellikle yeni nesiller için giderek zorunlu hale geliyor.
Bankaların sunduğu yatırım fırsatları belli ölçüde bu ihtiyacı karşılasa da…
Türkiye’deki finansal okur yazarlık düzeyinin düşüklüğü yanında vatandaşın kısa vadeli sabrı…
Daha kapsayıcı ve devlet garantili çözümlerin şart olduğunu gösteriyor.
Ve Türkiye bu zorunluluk sonucu Bireysel Emeklilik Sistemi BES‘le tanıştı.
Önce gönüllüydü! Ama yeterliliği beğenilmeyince 1 Ocak 2017’de zorunlu oldu.
Yani artık otomatik tasarrufla korunuyor 45 yaşın altındaki çalışan bireyler.
Gariptir ki zorunlu bir sıfatla gelen yeni BES’in 2 aylık süre sonunda cayma payı da var!
Demek aslında bir nevi “gönüllü zorunlu” durumu söz konusu.
Yani sistemi kurgulayanların sunulan ürüne güvenleri hayli fazlaymış.
Yoksa niye cayma hakkı verilsin!
Peki zorunlu BES caymayı engelleyecek kadar kaliteli mi?
Öncelikle şunu belirtelim gönüllü ile zorunlu bireysel emeklilik arasında bir kalite farkı var.
Yatırım çeşitliliği gönüllü BES’te daha fazla.
Ama elbette riskler de aynı oranda artmakta!
Yani kazanç imkanı kadar kayıp olasılığı da mevcut.
Zorunlu tarafta ise belirli koşullarda sistemde kalana ek bin TL bonus var.
Ancak, otomotikteki katılım miktarlarının sınırları daha keskin.
Sonuçta vatandaşın her iki BES türüne ilgisine baktığımızda…
Katılımcı sayısının 6,8 milyon kişiye ulaştığını görüyoruz.
Gönüllü BES daha eski ve kapsamlı olduğundan dolayı…
Çok daha büyük bir fon tutarına ulaşmış durumda.
Toplamda yaklaşık 69 milyar liralık BES fonunun sadece 490 milyon lirası otomatik katılıma ait.
“Zorunluda” fonun yavaş büyümesi sadece tazeliğiyle açıklanacak bir durum değil!
Cayanların giderek artması en büyük etken olarak öne çıkıyor.
Tanıtım tek sorun değil
Nitekim Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, sistemden cayanların beklentilerinin üzerinde olduğunu açıkladı.
Ve sigorta şirketlerine yöneltti eleştiri oklarını.
Çünkü devletin kendisi otomotik BES’i çok da kabullenmiş görünmüyor!
2 milyon memurda cayma oranının yüzde 45’i bulması düşündürücü.
Peki sadece sigorta şirketleri mi bu düşük ilginin nedeni?
Tanıtımın epey eksik kaldığı bir gerçek.
Ama asıl BES’te hala eksik yanların olması temel mesele!
Üstelik sadece zorunluda değil.
Gönüllü BES’teki kesintiler ve koşullar bile bir miktar rötuş gerektiriken…
Gelir anlamında daha dar alanda manevra kabiliyeti sunan…
Ve “zorunlu” ibaresiyle de psikolojik baskı yaratan otomotik BES’in epey bir elden geçmesi gerekebilir!