Yeniyıla sayılı günler kaldı.
Haliyle 2019’un ne getireceği sorgulanıyor bugünlerde.
Gelecek yılın ekonomik ruh haline dair öngörü yapabilmek için öncelikle 2018’in bıraktığı mirasa bakmak lazım.
Küresel pencereden baktığımızda Donald Trump faktörünün dünya ekonomisine vurduğu damgayı net biçimde görüyoruz!
Çünkü…
Bahar aylarıyla birlikte ticaret savaşlarını gündeme taşımaya başlayan ABD Başkanı Trump, küresel dengeyi de bozdu.
Başta Amerikan Merkez Bankası Fed olmak üzere büyük merkez bankalarının faiz artışı ve bilanço küçültme yoluna gittiği bir dönemde patlayan ticaret savaşları yaraya tuz basma görevi gördü.
Neticede kendi şirketlerini dahi hedefe koyan Trump gümrük duvarları ve tehditlerle dünya ekonomisini bir belirsizlik tüneline itiverdi!
İkinci büyük ekonomi olan Çin’in büyüme trendini sekteye uğratan bu tarz gelişmeler…
2018’de hem piyasa dalgalanmalarına hem de küresel ticarete yavaşlamaya yol açtı.
Bu gelişmelerden nasibini alan Avrupa ise siyasi sorunlarla da boğuştu 2018’de.
Almanya’da ise ekonomik yavaşlama sinyalleri moralleri bozuyor!
Özellikle yılın son çeyreğinde küresel piyasaların hayli çalkantılı günler yaşamasına yolaçan bu tablonun Türkiye yansımalarıysa farklı boyutlardaydı.
Seçim süreci ve sonrasında gelen piyasa ataklarının birikmiş reel sorunlarla birleşmesi hızlı koşan Türkiye ekonomisini yavaşlattı.
ABD ile ilişkilerin de spekülatif atak malzemesi yapıldığı yaz aylarında yükselen kur ve faiz seviyeleri…
Türkiye ekonomisinin iç talep yoluyla daralma sürecine girmesine neden oldu.
Neticede hızlı giden ilk iki çeyreğin ardından üçüncü çeyrek büyümesi yüzde 1,6 gibi düşük bir seviyede gerçekleşti!
Ayrıca yüzde 25’i aşan bir enflasyonla yüzleşmek zorunda kaldık.
Ve bu tablo neticesinde işsizlik rakamları yüzde 11,4’e yükseldi.
Parasal ve mali alanda alınan çeşitli tedbirlerle yumuşayan dış ilişkilerin verdiği destekse kötüye gidişi sınırladı.
İhracat ve kamu harcamaları kaynaklı büyüme trendinin son çeyrekte eksi değerlere geçme ihtimali ise ne yazık ki mevcut!
Ancak, dövizde yakalanan istikrarla faizlerdeki çıkışın sona ermesi yanında ucuzlayan petrolün sunduğu ekstra katkı…
Ekonomide geriye gidişin nispeten yumuşak olmasını sağlayacaktır.
Yine de reel ekonomi açısından 2019’un ilk iki çeyreğinde baz etkisi nedeniyle eksi ya da sıfır civarı bir büyüme ihtimalinin yüksek olduğu unutulmamalı!
Bu anlamda 31 Aralık 2018’de sona erecek olan vergisel desteklerin devamı büyük önem taşıyor.
Çünkü iç piyasadaki daralmanın engellenmesi hayati önemde.
Ve yatırımların teşvik edilmesi de kritik konular arasında yer alıyor.
Fed ve Trump ne yapacak?
2019’da riskler ve fırsatlar anlamında ABD kaynaklı gelişmelerin önemi de büyük Türkiye adına!
Çünkü…
Bir yanda Fed’in parasal politikaları diğer yanda da Başkan Trump’ın tweetleri avantaj da yaratabilir dezavantaj da.
Fed’in sıkı para politikasını gevşetme ihtimali gederek arttığından Türiye adına bir fırsat penceresi açılabilir.
Tersi ise sıkıntı demektir bizim için.
Trump’ın sürprizlerini azaltarak Türkiye ile iyi geçinmeye devam etmesi de bir avantaj yaratabilir.
Keza petroldeki ucuzluk da lehimize bir tablo oluşturuyor.
Ancak, küresel koşullar çok olumlu olsa da güçlü bir çıkışı 2019’un ikinci yarısından önce görmemiz zor!
Ve normal koşullarda yüzde 1 – 2 aralığında bir büyüme, yüzde 17 civarı bir enflasyon ve yüzde 10’un az üstünde işsizlik oranıyla gelecek yılı kapatmamız mümkün görünüyor.