Milli gelirimiz parmak ısırtan bir artışa imza attı.
TÜİK’in açıkladığı 2017 milli gelir rakamları ekonominin yüzde 7,4 büyüdüğünü ortaya koydu.
Beklentileri bir miktar aşan büyüme oranının gelmesi piyasalara da kısmi bir moral oldu.
2016’daki yüzde 3,2’lik milli gelir artışının iki katından fazla bir büyüme hızına ulaşılması…
Başta 15 Temmuz’un artçıl etkileri ve jeopolitik riskler olmak üzere birçok iç ve dış engele rağmen çok ciddi bir başarıdır!
Neticede Türkiye gelişmekte olan ülkeler arasında şampiyonluğunu ilan etmiş durumda.
En yakın rakip Çin’e 0,5 puan fark atan Türkiye, Hindistan’dan 0,7 puan yukarıda bir büyümeye imza attı.
Bir dönem örnek gösterilen Malezya’ya da 1,5 paunluk fark atmış durumdayız.
Sıralamada OECD’yi kriter aldığımızda ise yüzde 8,4 büyüyen İrlanda’nın ardından ikincilik basamağında yer aldığını görüyoruz Türkiye’nin!
Peki 2017’de nasıl bu kadar hızlı büyüdü ekonomimiz?
Değerlendirmeye yüzde 7,3’le beklentilerin üstünde gelse de!
Yıllık ortalamının altında kalan son çeyreğe ilişkin kısa bir analizle başlayalım.
Öncelikle takvim ve mevsim etkisi arındırılmış çeyrek bazındaki büyümenin yüzde 1,8 olarak kayıtlara geçti.
Yani yüzde 11,3’lük rekor büyümenin olduğu 3. çeyrekten sonra da ekonominin dinamik bir potansiyel taşıdığını söylüyor rakamlar!
Diğer yandan son çeyrekte de vatandaşın harcamaları ekonomiye can vermiş görünüyor.
Çünkü yıllık yüzde 6,6 artan özel tüketim harcamaları büyümeye 4,1 puanlık katkı yapmış vaziyette.
Ve daha da önemlisi tüketimin tüm alt kalemlerinden milli gelir artışına katkı geldiğini görüyoruz.
Ama beyaz eşya ve mobilyadaki vergisel teşviklerin son çeyrekte devre dışı kalması bu kategorilerde ivme kaybına yolaçmış görünüyor!
Yatırımların büyümeye 1,8 puan katkı vermesi ise 2018 adına kayda değer bir gelişme.
Çünkü yıllık yüzde 8,3 artan makine yatırımlarının karşılığı önümüzdeki aylarda daha net ortaya çıkacak.
Ancak bu grupta son çeyreğin yavaşlama sinyalleri verdiği de dikkate alınmalı!
İhracatın eski formundan uzaklaşması yanında ithalatın tırmanışa geçtiği de dikate alınmalı bu tabloda.
Bir de inşaat yatırımlarının giderek formdan uzaklaştığını söylüyor rakamlar!
Neyse ki devlet harcalarının 1,1 puanlık katkısı açığın kapanmasında etkili olmuş görünüyor.
Sağolsun devlet baba!
2017’nin büyüme tablosunda devletin çok yönlü etkisinin öneminin net biçimde görüyoruz.
Sanayinin katkısının bir puan artışla yüzde 1,8’e çıkması net bir gösterge.
Keza hizmetler sektörünün büyümede yüzde 2,3’lük paya ulaşaması piyasaya akıtılan para sayesinde olmuştur.
Ve yüzde 7,4’lük büyümede 3,7 paunla iç tüketimin, 2,2 puanla da yatırımların aslan payını aldığını görüyoruz!
Çeşitli sektörleri kapsayan vergi indirimleri, istihdam teşvikleri, KGF ve KOSGEB kredileri bir yandan tüketime diğer yandan da üretime can suyu oldu.
Bu arada bir de düşük kalan 2016 büyümesinin yarattığı baz etkisinin göreceli katkısı olduğu da unutulmamalı.
2018’de ne olacak?
Bu yılsa baz etkisi geçen yılki yüksek büyüme nedeniyle negatif bir katkı yaratacak!
Keza teşviklerin aynı boyutta sürmeyecek olması tüketim tarafında ivme kaybını beraberinde getirecektir.
Desteklerin ağırlıklı olarak yatırıma yönelmesi ise dış pazarların önemini artıyor.
Ancak artan kur oynaklıkları ve ticaret savaşları soru işaretlerini artırmış durumda.
Yeni teşviklerin kalitesi de bu anlamda önem kazanmakta.
Neticede büyümenin bu yıl yüzde 5’i geçmesi zor görünüyor!