Olay Gazetesi Bursa

Rekabet ve büyüme için Ar-Ge şart mı?

Ekonomiyi diri tutmak üzere destek adımları ardı ardına geliyor. Son olarak KOBİ Değer Kredisi Projesi yaklaşık 40 bin işletmeye nefes aldıracak 20 milyar liralık bir kaynağı karşımıza çıkardı. Yıllık cirosu 25 milyon TL’nin altındaki firmalardan imalatçı ve ihracatçı olanlara 1 milyon lira, diğer sektörlere ise 500 bin lira kredi verilecek. Geri ödeme koşullarıysa hayli uygun! Kullandırılacak krediler […]

Ekonomiyi diri tutmak üzere destek adımları ardı ardına geliyor.

Son olarak KOBİ Değer Kredisi Projesi yaklaşık 40 bin işletmeye nefes aldıracak 20 milyar liralık bir kaynağı karşımıza çıkardı.

Yıllık cirosu 25 milyon TL’nin altındaki firmalardan imalatçı ve ihracatçı olanlara 1 milyon lira, diğer sektörlere ise 500 bin lira kredi verilecek.

Geri ödeme koşullarıysa hayli uygun!

Kullandırılacak krediler 6 ay anapara ödemesiz, toplam 36 ay vadeli ve aylık 1,54 faizli.

Kısacası yüksek faiz ve maliyet baskılarından bunalan firmaların mücadele gücüne destek veren adımların genel ekonomiyi de büyütmeye dönük faydaları olacaktır.

Ancak, firmalarımızın zorlu küresel rekabet şartlarında uzun soluklu stratejilere ihtiyaçları da var.

Yüksek katma değerle yenilikçiliğin öne çıkmadığı kurumların döngüsel olarak sıkıntılı anlar yaşadığına şahit oluyoruz son yıllarda!

Rekabetçiliği azalan şirketlerin ya iflasa sürüklenmesi yada büyük balıklarca yutulması gibi riskler artık dünya ekonomisinin önemli gündem maddeleri arasında çünkü.

Ve bu anlamdaki sıkıntıların giderek artması gibi bir risk de mevcut.

Endüstri 4.0 aldı başını gidiyor!

Bu devrimsel sürecin özümsenmesinin zaman aldığı unutulmamalı.

Yarışta geç kalanın kaybedeceği avantaj da az değil.

Artık 5.0 bile uygulamalı dünya sahnesinde üstelik.

Bu kritik değişim ve dönüşüme ayak uydurmanın bir maliyeti var elbette.

Ancak, uyum sağlayamayan firmalar için çok ciddi yaşamsal maliyetlerin varlığı unutulmamalı!

Dolayısıyla artık kafaları değiştirmek gerekiyor!

 Nasıl mı?

Daha fazla Ar-Ge zamanı geldi de geçiyor.

Yenilikçi ileri teknoloji adımları herkesin ev ödevi konumunda.

Artık yük olarak görülmeyen ve yaşam kültürü haline gelen Ar-Ge anlayışına geçme zamanı!

Yani bir yanda ciddi paraları bu işe ayırmak şart.

Ama aynı zamanda şirket yapılanmalarında da Ar-Ge’ye uyumluluk şartı öne çıkmakta.

Bir zorunluluk haline gelen araştırma ve geliştirme harcamalarının boyutu alınması gereken yola dair bir fikir vermekte.

Dün taze açıklanan Avrupa Birliği’nin 2017’ye ait toplam Ar-Ge harcama tutarı 318 milyar Euro.

Türkiye’nin yıllık milli gelirin yarısı neredeyse bu para!

Yani AB üyesi 28 ülkenin milli gelir toplamının yüzde 2,07’si araştırma geliştirme işine gitmiş.

Ve bu harcamaların yüzde 66’sı özel sektörce gerçekleştirilmiş.

 

Avrupa’yı yakalamak

 

AB’de Ar-Ge’nin aslan payı ise sayılı ülkelerin elinde bulunuyor!

Bu işe ayırdıkları para ise ekonomik büyüklük ve küresel rekabet gücü olarak kendilerine dönmekte.

Dünyanın teknoloji liderlerinden Almanya, Ar-Ge’ye 99 milyar Euro harcamış 2017’de.

Fransa 50 milyar Euro, İngiltere 38,9 milyar Euro, İtalya da 23,3 milyar Euro para sarf etmiş araştırma geliştirme faaliyetlerine.

Bu ekonomi devlerini bir kenara bıraksak bile 15,8 milyar Euro harcayan bir İsveç’e, ya da 14,7 milyar Euro harcayan bir Hollanda’ya bile yaklaşmamız zor görünüyor!

Çünkü…

TÜİK’in 2017 için açıkladığı yaklaşık 30 milyar TL’lik toplam Ar-Ge harcamamız milli gelirin yüzde birine denk.

Söz konusu yılın ortalama kur değerleriyle yaklaşık 7 milyar Euro tüm Türkiye’nin araştırma ve geliştirmeye harcadığı para!

Son yıllarda bu alanda hayli yol alınmış olsa da dişe dokunur rakiplerin harcadığının yarısına bile henüz gelemedik kısacası.

Ar-Ge merkezi sayısının bin 82’ye ulaşması ve 2018’de merkezi bütçeden 12,95 milyar TL kaynak ayrılması ise umut ışıkları niteliğinde.