Martın son günleri yaklaştı.
Peki yılın ilk çeyreği biterken ekonomide nasıl bir manzara var?
Çeşitli alanların gidişatına dair göstergeler değişik manzaralar içermekte.
Öncü göstergelerden olan tüketici güvenine ait endeksin dün verdiği sinyal…
Beklentilerde bir parça karamsarlığın öne çıktığını işaret ediyor mesela.
Mart ayı itibariyle tüketicilerin anket sorularına verdiği cevaplarla oluşan tüketici güven endeksi şubata göre yüzde 1,3 lük düşüşe imza atmış durumda.
2018’de ikinci kez gerileyen tüketici güveni vatandaşın beklentilerindeki belirsizliği ortaya koymakta.
Detaylara baktığımızda; maddi durum, genel ekonomik durum ve işsiz sayısındaki düşüş beklentisinin negatif görünüm arz ettiğini görüyoruz!
Buna karşın tasarruf etme ihtimalini gösteren veriler pozitife dönmüş görünmekte.
Yani vatandaşın kafası bir miktar karışık.
Haliyle de gelecekte biraz daha tutumlu olacağının sinyallerini vermekte!
Tabii ki bu veriler daha ziyade algıyı ifade etmekte.
Yani tam anlamıyla objektif verilere dayanmayan bir göstergeden bahsediyoruz.
Ocak ve şubat ağırlıklı olarak karşımıza çıkan somut verilere ait tabloya baktığımızda ise zorlu mücadele alanlarıyla karşılaşıyoruz.
Enflasyonda ciddi bir direnci görüyoruz öncelikle!
Şubatta yüzde 10,26’ya gerileme kaydedilmesine rağmen düşüş trendi hala zayıf.
Baz etkisi yeterince işe yaramış görünmüyor.
Çünkü özellikle gıda kaynaklı baskı hala sürmekte!
Ama aynı zamanda yükselişe geçen döviz kurları ve akaryakıt fiyatları ise yeni risk unsurları olarak soru işareti yaratmakta.
Diğer tarafta işsizlik oranları da çift haneye takılmış bir manzara arz ediyor!
Ocak 2018’i de içinde barındıran Aralık 2017’ye ait işsizlik oranı 0,1 pauan artışla yüzde 10,4’de yükseldi.
Sanayi cephesinin olumlu sinyalleri ise moral vermeye devam ediyor.
Şubat itibariyle yüzde 0,8 artıışla yüzde 78,2 düzeyine çıkan kapasite kullanımı yatırımlara dönük sinyalleri de güçlendirmiş durumda!
Ocak ayında sanayi üretiminin yıllık yüzde 12’lik artışı imalattaki gücümüzün koruduğunu gösteriyor.
Ancak aralıkla yapılan aylık karşılaştırmada üretimde hafif bir düşüş olması dikkat çekici.
İthalat sorun olmaya aday
Bu anlamda sanayi üretimini sürükleyen temel unsursa ihracat olarak karşımıza çıkmakta.
Şubat ayına ait TÜİK verilerine göre yüzde 9 artışla 13,2 milyar dolarlık bir ihracat söz konusu.
Ama ne yazık ki ithalat artış oranı ihracatın iki katı daha yüksek!
Ve ithalatımız şubatta yüzde 19,7 artışla 19 milyar dolar olarak karşımızda.
Haliyle dış açık da 6 milyar dolara yaklaşmış vaziyette.
Bu manzara cari açık üzerinde de ciddi bir baskı oluşturmakta.
Ocak ayına ait son veriler 51,5 milyar dolarlık yıllık cari açıkla boğuşmak zorunda kaldığımızı gösteriyor!
Döviz ve faiz baskısı
Enflasyondaki katılık ve yükseliş hareketi güçlenmiş olan cari açık; Türkiye’nin döviz anlamındaki pozisyonunu da sıkıntıya sokmaya başladı.
Özellikle cari açık finansmanına dair soru işaretleri küresel piyasalardaki gelişmelerle birleşince de dövizde ciddi ataklarla karşılaştık son günlerde.
İç piyasa lokomotiflerinden olan konut ve otomotivdeki yavaşlama işaretlerine de odaklanmak şart!
Konut piyasası ilk ayda sadece yüzde 1,7 artışla 97 bin 19 adetlik satışa imza attı.
Otomotivde ise şubatta sadece yüzde 0,1’lik artış karşımıza çıkmakta.
Yüksek kredi faizleri baskısını her iki cephede de görmekteyiz.
Dolayısıyla veriler iç piyasada biraz daha hareketin gündeme gelmesi gerektiğini gösteriyor.