Olay Gazetesi Bursa

İthalatın teknoloji sorunu

Türkiye’nin 2018 dış ticaret karnesi açıklandı. Veriler genel anlamda pozitif bir manzara çiziyor. Çünkü ihracatın artmasına karşın ithalat düşmüş vaziyette. Geçen yıl 2017’ye göre yüzde 7 artan ihracat 168 milyar dolara ulaştı. İthalat ise yüzde 4,6 düşüşle 223 milyar dolara gerilemiş durumda. Bu tablo döviz ihtiyacımızın temel nedenlerinden olan dış ticaret açığımızı yüzde 28,4 azaltarak 55 milyar dolara indirdi. […]

Türkiye’nin 2018 dış ticaret karnesi açıklandı.

Veriler genel anlamda pozitif bir manzara çiziyor.

Çünkü ihracatın artmasına karşın ithalat düşmüş vaziyette.

Geçen yıl 2017’ye göre yüzde 7 artan ihracat 168 milyar dolara ulaştı.

İthalat ise yüzde 4,6 düşüşle 223 milyar dolara gerilemiş durumda.

Bu tablo döviz ihtiyacımızın temel nedenlerinden olan dış ticaret açığımızı yüzde 28,4 azaltarak 55 milyar dolara indirdi.

Ve ihracatın ithalatı karşılama oranı da yüzde 67,1’den yüzde 75,3’e çıktı.

Yani ekonominin zayıf karnı kısmen güçlenmiş görünüyor!

Ancak, ihracattaki artış hızı da ithalattaki düşüş hızı da çok görkemli değil.

Üstelik ithalat ekonomik yavaşlama yüzünden gerileme trendine girmiş vaziyette.

Aylık bazdaki rakamlara baktığımızda ithalatın haziran ayından itibaren eksi oranlara geçtiğini görüyoruz!

Nitekim yılın 3. çeyreğinde yüzde 1,6 ile potansiyel büyümemizin altında kalan rakamlarla karşılaştık.

2018’in son çeyreğinin öncü verileriyse muhtemelen eksi büyümeyi karşımıza çıkaracak.

Toplam dış ticaret hacminin sadece yüzde 0,1 artışla 391 milyar dolara çıkması da geçen yılın milli gelir artışına dair pek de iyi fikir vermiyor zaten.

Kısacası negatif bir gelişmenin sonucu olarak pozitif bir dış ticaret manzarasıyla karşılaşıyoruz!

Neticede düşük büyümeye razı olmamız da mümkün değil.

Çünkü işsizlik ve gelir kaybı gibi somut sonuçları var bu trendin.

Dolayısıyla canlandırma çabaları ve dış konjonktürün olası desteğiyle ekonomi büyümeye başladığında yine yükselen ithalatı konuşuyor olacağız!

Yani çözmemiz gereken yapısal bir sorun var karşımızda.

Ekonomik büyümeyi yüzde 4’ler civarındaki seviyelerde tutarken ithalat yükünün artmadığı bir stratejiye ihtiyacımız var.

Mevcut tablo 2019 ve 2020 yılları adına bir geçiş imkanı vermekte.

Yani yavaşlamış ekonomiyi canlandırırken yerliliği öne çıkaran teşvikler ve bilinçlenmeyle yol almamız gerekiyor!

Uzun vadede fosil yakıtlardan uzaklaşan yerli enerji yatırımları ithalat faturasını kısmen hafifletmeye yarayacaktır.

Ancak ara malı ve sermaye mallarında yerli ve kaliteli muadilleri olan ürünlerin de artık tercih ediliyor olması lazım.

 

Teknoloji açığına odaklanmak şart

 

Özellikle makine endüstrimizin yüksek potansiyelini artık iç sahada da daha fazla kullanmalıyız.

Ve odaklanılması gereken kritik bir konu bu anlamda kendini göstermekte.

Orta yüksek ve yüksek teknoloji ithalatımızı azaltıp ihracatımızı artırma zorunluluğunu rakamlar net biçimde gösteriyor çünkü.

Yüksek teknolojili ürünlerin imalat sanayi ihracatı içindeki payı yüzde 3,5 gibi cılız bir seviyede gerçekleşmiş 2018’de!

Buna karşın yüksek teknolojili ürünlerin imalat sanayi ithalatı içindeki payı yüzde 13,4’le ihracatın neredeyse 4 katı bir düzeyde bulunuyor.

Orta yüksek teknolojili ürünlerin ihracat payı ise yüzde 36,4 seviyesindeyken bu kategorideki ithal ürünlerin payı yüzde 42 gibi bir düzeyde seyretmekte.

Oysa ihracatla ithalattaki oranların yer değiştirmesi şart bu kategorilerde!