Türkiye’deki kronik sorunlarından biri işsizlik…
Azalsa da çoğalsa da gündemden düşmeyen bir konudur vatandaşın ‘iş ve aş’ sorunu!
Haliyle de bu kritik sorunun hafifletilmesi için toplum olarak titizlikle çalışmalıyız.
Köklü çözümlerin üretilmesi bir zorunluluk olarak karşımızda dururken…
Son verilerin nasıl bir tablo sergilediğini incelemekte fayda var.
TÜİK’e göre işsiz sayısı üç aylık ortalamayı temsil eden Şubat 2015 dönemde 3 milyon 226 bine çıkmış.
İşsizlik oranı ise 2014’e oranla bir puan artarak yüzde 11,2 seviyesine ulaşmış!
Buna karşın Ocak 2015’te kaydedilen yüzde 11,3’lük işsizlik oranı 0,1 puan azalmış durumda.
Tabii ki mevsim ve takvim etkisini arındıp bakarak gelişimi daha sağlıklı değerlendirebiliriz.
Bu karşılaştırmada yüzde 10,2’lik oranın değişmediğini görüyoruz.
Yani geçen yıla göre bir puan artmış olan işsizlik… Bir önceki döneme oranla yerinde saymış!
Sözün özü; iyi yönde bir gidiş henüz ufukta yok.
Aslında iş aramak üzere sahaya çıkanlardaki artışın hız kazanması;
istatistiki olarak işsizlik oranının düşmesini engellemekte.
Yani istihdamın yüksek seviyede artmasına karşın işgücüne katılımın yükselmesi…
İşsizliğin gerilemesini frenliyor!
İşgücüne katılmın bir yılda bir puan artarak yüzde 50,1’e çıkması net bir gösterge.
Özellikle kadınlarda bu oranın 1,3 puanlık artışa imza atması dikkat çekici.
Ancak, unutmayalım ki; bu işgücüne katılım oranları dünya standartlarının hala çok altında!
Aslında açıklanan rakamlara göre Türkiye’de kamu başta olmak üzere bir şekilde iş yaratılıyor.
Ama iş arayanların sayısı arttıkça… Bu talebi aynı oranda karşılamakta zorlanıyoruz ülke olarak.
Ve neticede işsizlik de yüksek düzeyde kalmaya mahkum bir görüntü vermekte!
Peki çözüm nerede?
Sanyi ve hizmet sektörlerine ilgi şart
Kalıcı istihdam artışı ve düşük işsizlik için…
Öncelikle özel sektörün büyütülmesi ve istihdam deposu sektörlere özel bir önem verilmesi şart!
Yani sadece devlete memur alarak işsizliğin azaltılmaya çalışılması…
Sağlıklı ve uzun vadeli bir çözüm değil.
Çünkü, kamu çalışanlarının maaşları da özel sektör ve tüketimden gelen vergilerle ödeniyor!
Son yıllarda ihmal edilmiş olan sanayiye ağırlık verilmesi… Özellikle de tekstil ve konfeksiyona ayrı bir değer verilmesi…
Ciddi bir istihdam kaynağını ortaya çıkaracaktır!
Birçok alt sektörü barındıran hizmetler sektörünün üzerinde de özel olarak durmakta fayda var.
Çünkü Türkiyede’ki istihdamın yüzde 54’ü hizmetler sektöründe çalışıyor.
Ve başta perakende ile turizm olmak üzere…
Çalışma koşulları ve ücret politikalarının iyileştirilmesiyle…
İyi eğitim almış kalifiye elemanın baştacı edildiği daha güçlü ve dinamik istihdam deposu haline gelmeli hizmet sektörü.
Ahilik unutulmamalı
Ama bu sektörün filizlendiği kültürü… Yani girişimciliğin çekirdeği sayılan esnaf ve sanatkarı yaşatmanın da yolunu bulmalıyız!
Aslında bir bütün olarak üretimle ticaret hayatında…
Esnaf ve sanatkarın neredeyse 8 asır öncesine dayanan ilkelerini yeniden hayata geçirebildiğimiz ölçüde…
Yüksek standartlarda bir sosyo-ekonomik yapı oluşturabiliriz!
Nasıl mı?
Ahilik kültürüyle! Sadece ahilikteki 7 temel ilkenin adını sıralamakla bile…
Ahiliğin toplum açısından ne kadar kapsayıcı… Ekonomik hayat bakımından ne kadar stratejik…
Ve birey olarak da ne kadar insancıl olduğu rahatlıkla anlaşılır!
Devlet, adalet, emniyet, çalışma, bilim, akıl ve ahlak.
Ahilikten gelen mesaj…
Demokrasi, insan hakları, hukuk ve etik gibi günümüzün baştacı konularını tümüyle kapsamakta.
Üstelik de akıl ve bilmin ışığındaki yol göstericiliği rehber edinerek!