Ekonomide yeni bir mücadele yılı daha başladı.
Son yıllar zorluklara ve istikrarsızlıklara alışmıştık.
Ve henüz düzlüğe tam olarak çıkamadık.
Çeşitli belirsizliklerin de etrafımızı kuşattığını dikkate aldığımızda 2020 de kolay bir yıl görüntüsü vermiyor!
2018’in Ağustos ayında yaşanan kur ve faiz şokunun etkilerini hala tam olarak üstümüzden atmış değiliz.
Geçen yıl gerginleşen dış ilişkiler ve jeopolitik risk manzaraları da yeni yıla belli bir oranda miras kaldı.
Dolayısıyla yine mücadele dozu yüksek bir yıla girmiş olduk!
Aslında geçen yılın sunduğu bazı avantajlarımız da var.
Örneğin enflasyon meselesi.
Bir yılda yüzde 20,3’ten yüzde 11,5 seviyesine kadar indirebildik enflasyonu.
Ve böylece 2019’da açıklanan ilk hedef olan yüzde 15,9’un epey altına gelmiş bir enflasyonla başlıyoruz yeni yıla!
Enflasondaki mevcut seviye henüz göze hoş gelmese de yüksek faizlerin sağlıklı biçimde kontrol altına alınmasına ciddi bir katkı sağladı.
Neticede küresel para politikalarının verdiği destekle 2019’un ikinci yarısında yüzde 12’ye kadar düşürdüğümüz faizler 2020’nin de en önemli motor gücü olmaya aday.
Ancak!
Enflasyonun inişini sürdürerek yıllık hedef olan yüzde 8,5’e ve hatta altına inmesi faizler için hayati önem taşıyor.
Ve tabii ki küresel faiz trendleriyle jeopolitik risklerin uyumlu bir tablo sergilemesi şartıyla faizlerin tek haneye inmesi mümkün olacaktır.
Düşük faiz oranları ise tüketimin diri tutulmasında ve yatırımların desteklenmesinde anahtar rolde bulunmakta.
Vatandaşın cebini kemiren enflasyonun kontrol altına alınarak istikrarlı biçimde tek hanede tutulması 2020’nin en önemli meselesi konumunda!
Alım gücünün korunması bir yanda faizlerin baskılanması diğer yanda.
Düşük ve istikrarlı enflasyonun hem mikro hem de makro bazda sayısız yararı var aslında.
Neticede ekonomide yaşanan birçok sorunun altında enflasyon yatmakta.
Ancak enflasyonla mücedele sadece hükümetin meselesi değil.
Çünkü toplumsal destek olmadan yüksek fiyat artışlarının önüne kalıcı biçimde geçmek hayli zordur!
Yani toplumun tüm kesimlerinin düşük enflasyonda kalıcı istikrar için çaba sarf etmesi şart.
Ekonomi yönetiminin parasal ve mali tedbirlerinin güçlü biçimde uygulanması yanında üreticilerle aracıların da insaflı olması gerekiyor.
Tüketicinin de fahiş fiyat artışlarına karşı tavrını koyması önemli bir hak ve sorumluluktur.
Vatandaş ne yapabilir?
Zamları abartanları ilgili kamu kurumlarına şikayetle başlayan yapılacaklar listesi örgütlü hak savunmayı da bireysel tavır koymayı da kapsıyor!
Bireysel tavır; fahiş fiyatlara sahip ürün ve hizmetlerden uzaklaşarak uygun fiyatlı alternatife yönelerek gösterilebilir.
Yerli tercihi de bir o kadar önemli.
Hatta vatandaşın öncelikli yerli tercihi kendi ülkesinin para birimi yani liradan yana olmalı!
Çünkü dolarize bir toplum haline gelmiş durumdayız.
Fiyatlamalar ithal olmayan ürünlerde dahi neredeyse dolara endekslenmiş vaziyette.
Haliyle en ufak kur şokunda enflasyon başını alıp gitmekte.
İşsizlik ve ihracata odaklanmalı
Enflasyonun birincil gündem maddesi olması gereken 2020’nin olmazsa olmaz bir diğer gündemi işsizlikle mücadele olmalı.
Yüzde 14 civarı seyreden işsizliğin istihdam dostu büyüme ile aşağıya çelilmesi mümkün.
Ancak, vasıflı eleman meselesine daha fazla kafa yormak şartıyla!
Azalma trendine giren ihracatımıza da bu yıl çok dikkat etmemiz gerekiyor.
Bir de bütçe açığının ulaştığı boyut gözden kaçmamalı.