Kısa ama yoğun bir seçim sürecini geride bıraktık.
Kullanan oylar ilk turda kazananı ortaya çıkardı.
Recep Tayyip Erdoğan yeni sistemin ilk cumhurbaşkanı olarak milletten onayı aldı.
“Kaybeden kim” sorusuna cevaben ise her parti diğerini işaret ederek yanıt verdiğinden bir belirsizlik tablosu oluşmuş durumda!
Neticede bir yenilgi var.
Ama herkes kendini kazançlı görüyor.
Demek ki siyasetin mantığı buna izin vermekte.
Ama hesap işi olan ekonomide farklı bir mantıkla değerlendirmeler yapılıyor!
Dolayısıyla analizler ve kararlar siyasilerin ne dediğine göre şekillenmiyor.
Bu nedenle piyasalar ilk turda biten ve Cumhur İttifakı’nın meclis çoğunluğunu elde ettiği tablonun ne getireceğine odaklanmış durumda.
Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın icraatlarında gözler.
Kısacası ekonomide somut açıklama, veri ve gelişmeler üzerinden fiyatlama ve geleceğe dair hazırlıklar yapılmakta.
Ancak, meclisin göreve başlaması ve hükümete dönük teknik hazırlık sürecinin 10 Temmuz’a kadar sürebileceği belirtiliyor.
Hatta aşılma ihtimali de gündemde.
Yani yeni kabine ve olası politikalarıyla ilk icraatlarını görmek için 15-20 güne ihtiyaç var gibi görünüyor!
Dolayısıyla bekle-gör politikasının öne çıktığı bir dönemden geçiyoruz.
İlk tur ve ittifak çoğunluğunun kısa dönemli fiyatlanması da bu nedenle doğal bir sonuç.
Çünkü…
Döviz kuru riski, yüksek faiz oranları, çift haneli enflasyon, patlayan cari açık, artan bütçe açığı ve yükselen borç sorunlarıyla mücadele zorunluluğu mevcut!
Üstelik acil adımlar atılması lazım.
Mesela…
Bir yıl içinde ödenmesi gerek kısa vadeli 125 milyar dolarlık borcun döndürülmesi mevcut koşullarda özel sektör üzerinde giderek artan bir yük haline gelebilir.
Diğer taraftan mili gelirin yüzde 6,5’ine denk gelen bir cari açık var karşımızda!
Yani Türkiye’nin kazandığı döviz harcadığına yetmediği gibi milli gelirin de riskli sayılacak bir boyutunu işgal etmeye başladı.
Aradaki açık miktarını ise dıştan sıcak para hareketleriyle bulmak zorundayız.
Bu da ayda ortalama 5 milyar dolar civarı bir paraya denk geliyor.
Elbette ki bu paranın da bir maliyeti var.
Ve giderek daha pahalı hale geliyor!
Döviz nasıl durdurulacak?
Son aylardaki faiz artışlarıyla beraber dünya ortalamasının çok üzerinde net faiz ödemesi yapıyoruz yabancılara.
Ancak buna rağmen dövizdeki yüksek seyri engellemeyi başaramadık!
Yani bir yanda yüksek faiz yükünü dövizi düşürelim diye içte vatandaşın ve iş dünyasının sırtına bindirdik.
Diğer yanda ise dövizi geriletemediğimiz için hem borç hem de enflasyon yükünü göğüslemek zorundayız.
Dolayısıyla acilen kurların istikrar kavuşması hatta geri çekilmesi büyük önem taşıyor!
Dövizdeki başarı önce borç yükü ve enflasyon baskısını azaltıp ardından da faizlerin inişe geçmesini mümkün kılabilir.
Ayrıca bütçe açığı için de adım atılması şart.
Siyasi risklerin etkisi
Bütün bu sürecin başarı ile sonlanması içinse bir çok parametrenin devreye girmesi şart.
Öncelikle de ekonomi yönetimi ve yol haritasının şekillenmesi gerekiyor.
Ardındansa para politikası ve Merkez Bankası’nın yapısına dönük soru işaretlerinin yanıt
bulması gerekecek.
Para politikası yanında maliye politikalarında da radikal adım atma ihtiyacı ufukta görünüyor.
Keza yapısal reformlar da şart.
Bir de OHAL’in geleceği sorulama alanında duruyor.
Ama 2019 Mart ayındaki yerel seçimler ve Cumhur İttifakı’nın uyumu saydığımız alanlardaki belirsizliklerin ortadan kalkmasını geciktirebilir.