Gündemde öne çıkan konuların başında bu soru geliyor.
Bir yavaşlama olacağı kesin.
Çünkü ilk çeyrekte yüzde 7,4 gibi çok yüksek bir hızda büyüdü Türkiye ekonomisi.
İkinci çeyrekte de seçim süreci yanında yüksek kur ve faiz ikilisinin baskısına rağmen hatırı sayılır bir büyüme beklenmekte!
Ancak hazirana ait veriler yavaşlamanın başladığına dair işaretleri de karşımıza çıkarmıştı.
Nitekim Merkez Bankası’nın faizleri sabit tuttuğu karara dair açıklama metninde iç talep kaynaklı yavaşlama işaretlerine dikkat çekilmişti.
Hatta bu açıklama ve faiz kararı çok sert bir yavaşlamanın beklendiği algısını güçlendirdi!
Yani ekonomik büyüme hız kesecek.
Ama asıl sorun hızın ne olacağında düğümleniyor.
Dengeli ve yumuşak bir iniş mi yaşanacak?
Yoksa çok sert bir yavaşlama mı görülecek?
Yanıt için yılın ikinci yarısının ilk verilerine bakmakta fayda var.
Dün açıklanan kapasite kullanımına ait temmuz ayı verileri sanayideki yavaşlamayı gözler önüne serdi.
Kapasite kullanım oranı temmuzda yüzde 77,1’e inerek 2017’nin mart ayından bu yana en düşük seviyeye geriledi.
Hazirana göre 1,2 puanlık azalma şimdilik çok sert bir iniş olmadığının işareti!
Mevsimsel etkilerden arındırılmış oran da 1,2 puan azalarak yüzde 76,9 seviyesine inmiş görünüyor.
Yani azalmanın devamına ilişkin işaret de kendini göstermekte.
Nitekim tüm mal gruplarında kapasitenin azalmış olması da sanayi kaynaklı yavaşlamanın genele yayılmakta olduğunu söylüyor.
İhracat tarafında henüz ciddi bir yavaşlama görülmediği için iç talebin; MB’nin de dikkat çektiği üzere frene bastığını gösteriyor bu tablo!
Yine de henüz aşırı bir soğuma anlamına gelebilecek bir veri seti söz konusu değil.
Yakın geleceğe dair beklentileri içeren anketler de şimdilik yumuşak geçişe dair sinyaller veriyor!
Nasıl mı?
Sanayicinin mevcut durumla beraber gelecek 3 aya ait beklentilerini yansıtan reel kesim güven endeksi temmuzda hazirana göre 1,9 puan azalarak 102,7 seviyesine indi.
Endeksi oluşturan anket sorularına verilen yanıtlar son 3 ayda yavaş yavaş gerileyen ivmenin mevcut tabloyu bozduğunu söylüyor.
Bunun yanısıra gelecek 3 aydaki toplam istihdam miktarı, genel gidişat ve sabit sermaye yatırım harcamasına ilişkin değerlendirmeler de endeksin azalmasında pay sahibi görünüyor.
Üretime dair beklentiler nispi olarak gücünü korurken ihracatta sipariş miktarına yönelik azalış beklentisinin güçlenmesi dikkat çekici!
Güven endeksleri umut verdi
Sanayide yavaşlama sinyalleri gelirken diğer ana sektörlere dair beklentilerin iyimser bir havaya bürünmesi ilginç bir tabloyu karşımıza çıkardı.
TÜİK’in açıkladığı sektörel güven endeksleri yükselişe işaret ediyor çünkü!
Örneğin hizmet sektörü güven endeksi temmuzda yüzde 0,7 artarak 91,9 değerine yükseldi.
Ancak, hizmet güven endekselerini yukarı iten iyimserliğin daha ziyade son 3 aya ait gelişmeleri içerdiğini görüyoruz.
Gelecek 3 aylık dönemde “hizmetlere olan talebin” artacağını bekleyen girişim yöneticisi sayısı ise azaldı.
Perakende ve inşaat sektörlerindeki beklentilerse nispeten daha iyi görünüyor.
Sektörel güvende perakende ticaret endeksi yüzde 3,1 oranında, inşaat endeksi ise yüzde 2,3 oranında artış kaydetti.
Sözün özü; sert baz etkisinin karşımıza çıkacağı aylara kadar ekonomideki yavaşlama dengeli olmaya aday!