Yıllar yılı baş belasıydı.
Cari açık dediğimiz bir türlü fazlaya dönmeyen ekonomik sorunumuz.
Yani Türkiye’nin ihracat, doğrudan yatırım, turizm ve dış müteahhitlik gibi faaliyetlerle kazandığı döviz…
Bir türlü dünyada satın aldığımız mal ve hizmetlere ödediğimiz dövize yetişemiyordu.
Sonuçta da kapatılması gereken bir döviz açığı ile…
Sürekli yaşamak zorunda kalıyorduk yıllar yılı.
Döviz basacak halimiz olmadığı için de… Açığı kapatacak sıcak parayı bulamadığımızda…
Ekonomimizde kriz atmosferli eksik olmazdı!
İşte bu kritik verininin dün açıklanan son hali tam anlamıyla bir mutluluk tablosuydu bizim için.
Çünkü…
Ağustos ayında cari açık 163 milyon dolarla…
Ekim 2009’den bu yana aylık bazda en düşük seviyeye inmiş durumda!
Yani neredeyse son 6 yılın en düşük aylık cari açık miktarıyla karşı karşıyayız.
Ve 2014’ün ağustosuna göre tam 2 milyar 58 milyon dolarlık bir azalma söz konusu.
Üstelik zaman zaman ciddi destek veren altında…
Bu kez 260 milyon dolar net ithalatın gerçekleşmesine rağmen…
Nihayet finansmanı zor olmayacak açık rakamlarıyla karşılaşmaya başladık!
Sevindirici bir gelişme elbette.
Ama detaylara ve ekonomideki genel havaya bakınca pek de sevinemedik!
Neden mi?
Öncelikle…
Ağustosta kaynağı belirsiz para girişi yani net hata noksan kalemiyle 1 milyar 430 milyon dolarlık destek alınması…
Gelecek adına soru işaretlerini ortaya çıkarmakta!
Keza ağustosta sıfıra yakın cari açık…
Hatta cari fazla bekleyenler bile vardı.
Bu nedenle petroldeki aşırı ucuzlamaya rağmen aylık 163 milyon dolarlık açık…
Önümüzdeki aylara dönük iyimser bekletilerin kısmen askıya alınmasına neden oldu!
Yılsonu için 36 milyar dolarlık açık beklerken…
Ağustos itibarıyla 12 aylık cari açığın ancak 43 milyar 47 milyon dolara inmesi…
Patinaj işareti olarak algılanmalı.
Ve unutmayalım ki yüksek ithal bağımlılığımız yok olmadığı sürece…
Azalan cari açık, azalan milli gelir artışı demek!
Milliler çıldırttı!
Evet…
Milli bir zafere imza atarak morale fazlasıyla ihtiyaç duyduğumuz bugünlerde…
Üstüne düşeni yaptı milli takım.
Ve İzlanda galibiyeti sonrası adeta sevinçten çıldırdık.
İyi güzel de!
Tam 10 eleme maçı oynarken…
İşi son 90 dakikanın son dakikalarına kadar uzatmanın alemi var mıydı?
Bu süreçte yaratılan travma da az değildi çünkü.
Önce heyecan ardından gerilim ve umutsuzluk yaşamıştık…
Millilerimizin son 3 maça kadar olan performanslarında…
Adeta saç baş yolduran nice 90 dakika yaşandı!
Ve bu süreçte Fatih Terim ve futbolcuların beceriksizliği ve basiretsizliği üzerine az mı yazı yazıldı?
Az mı yayın yapıldı?
Şimdiyse hepsi kahraman.
Doğru mucizevi bir iş gerçekleşti önceki gece…
Ama keşke mucize kıvamında olmasaydı bu başarı da…
Çekler ve İzlandalılar gibi istikrarlı biçimde erkenden garantileseydik Fransa biletini!
Millilerimiz kadar primi hak eden Kazak futbolcuları tebrik etmek de şart bu arada.
Yoksa mucizeyi yaşamak yerine… Play-off maçları için streslenmeye başlamıştık bile.
Şimdi önemli olan…
Fransa’da son dakika mucizelerini beklemek yerine…
İstikararlı bir başarı yakalayabilmek üzere çok sıkı ve ciddi hazırlanmak.