Ekonominin döviz bağımlılığı tırmanışını sürdürüyor.
Türkiye’nin döviz gelir giderini ortaya koyan cari denge hesabı yine şaştı!
Yani açık var cari hesapta.
Aslında açık verme konusunda zaten bir alışkanlığımız var.
Ve dünyada da cari fazla veren ülke sayısı pek de fazla değil.
Önemli olan makul sınırlar içinde hareket eden ve finansmanında da sorun yaşanmayan açıkların gerçekleşmesi.
Yoksa ekonominin yumuşak karnı haline gelen bir döviz açığı ile boğuşmak zorunda kalırız!
Nitekim geçmişte Türkiye ekonomisi bu tür kırılganlıklarla mücadele etmek zorunda kaldı.
Özellikle yüksek bütçe açığıyla aynı zamanlarda atak yapan cari açıkların verdiği tahribatın az olmadığı da verilerle sabit.
Neyse ki; alınan tedbirler sayesinde çifte açık kavramıyla karşımıza çıkan bu kriz dönemleri artık gündemin çok uzağında kalmış durumda!
Bütçede başarılı bir performans sergilenirken cari hesaptaki açık kısmen kontrol altına alınmış olsa da dönemsel risk yaratmaya devam ediyor.
Kısacası cari açık zaman zaman can yakan bir manzara sergilemekte!
Küresel finans koşullarının olumlu olduğu dönemlerde pek hissedilmeyen bu risk artık daha fazla sahne alma gayretinde.
Çünkü son aylardaki performansıyla cari bela formda olduğunu gösterdi.
Ve döviz maliyetleri de 2018 itibarıyla tırmanmaya aday bir manzara içeriyor!
Merkez Bankası’nın dün açıkladığı 2017 karnesi Türkiye’nin cari açık üzerinden baskı altına girdiğini ortaya koydu.
Aralıktaki aylık açık 7,7 milyar dolarla beklentileri zorlayan bir rakamla karşımıza çıktı.
Yıllık bazda ise 47,1 milyar dolarla hedeflerin ötesinde bir seviye gerçekleşti cari açıkta.
Oysa Eylül 2017’de revize edilmiş son Orta Vadeli Ekonomik Program’daki yıl sonu hedefi 39,2 milyar dolardı.
Yani oransal olarak yüzde 20’yi aşan ve 8 milyar dolara denk gelen bir sapma söz konusu!
2016 yılındaki açık miktarı ise 32,6 milyar dolar seviyesindeydi.
Bir yılda cari açığımız 14,5 milyar dolar artmış durumda.
Yıllık artış oranı yüzde 44,5’e denk gelmekte.
Kısacası coşan bir cari açıkla karşı karşıyayız!
Ve Ocak 2018’e ait öncü veriler de yüksek seyrin devamı yönünde güçlü bir sinyal çakmış durumda.
Cari bela nasıl hortladı?
Özellikle geçen yılın son çeyreğinde güçlü bir sapma olduğunu görüyoruz.
Temel nedeni ise tahminleri fazlasıyla aşan ve 234 milyar dolara çıkan ithalat oluşturmakta.
İthalatı coşturan etkenlere baktığımızda öncelikle petrol fiyatlarının da tırmanışa geçmesiyle oluşan yüksek bir enerji faturasıyla yüzleşmek durumunda kalıyoruz!
2017’de cari açıktaki artışta enerjinin 9 milyar dolarlık ek katkı yapması dikkat çekici.
Yerlileşme çabası henüz talepteki artışa yetişemiyor enerji cephesinde.
Bir de altına hücum faktörü var açığımızı gereksiz yere kabartan.
Geçen yıl 10 milyar dolarlık net altın ithalatı olması kayda değer bir tablo oluşturuyor.
Türkiye’nin açmazı
Ama bu iki değişken faktörü devredışı bırakan çekirdek açık dediğimiz rakam da başını yukarı dikme gayretinde.
Tam da burada Türkiye’nin açmazı ortaya çıkmakta!
Yüksek büyümenin faturası yüksek cari açık olarak karşımıza çıkıyor.
Yani üretim ve ihracatın ithalat bağımlılığını hala kıramadık.
Aynı zamanda döviz kurlarının nispeten sakinleştiği 2. yarı yılda diğer ithalat kalemlerinin de yükünü aldığını görüyoruz.
Sözün özü; ithalatı patlatmayan büyüme modeline geçemezsek kısır döngüden çıkma şansımız olmaz!