Küreselleşmenin nimetleriyle beraber külfetlerini de yaşadığımız bir dönemden geçiyoruz.
Para, mal ve bilgi akışı çok hızlı olunca nemalanma fırsatı yaratıyor.
Ancak, dünyadaki sıkıntıların da kolayca ülkeden ülkeye transfer edildiğini görüyoruz son yıllarda!
Amerika’daki faiz hareketlerinin tüm dünyaya etkisini aylardır yaşıyoruz mesela.
Keza ABD Başkanı Donald Trump’ın tetiklediği küresel ticaret savaşları tüm ülkelerde kendini hissetirme çabasında.
Sıcak çatışmaların yansımalarını da Türkiye olarak sınırlarımızda fazlasıyla hissediyoruz.
Dolayısıyla dış açıklık oranında risklere açıklık gibi bir riskle de yüzleşmek gerekiyor.
Haliyle dış gelişmeleri yakından takip edip Türkiye’ye dönük yansımalarına odaklanmak şart.
Bu anlamda mevcut tabloya bakıp yakın gelecekteki olası gelişmelere baktığımızda riskler ve fırsatlar içiçe görünüyor!
Öncelikle bardağın dolu tarafında bozulmuş bazı ikili ilişkilerin tamirine dönük atılan adımların pozitif etkisini görüyoruz.
Örneğin Hollanda ile yeniden kurulan diplomasi köprüsü piyasalarca olumlu karşılandı.
Ve Amerikalı rahip Andrew Brunson’ın ev hapsine geçmesi de bir yumuşama adımı olarak prim getirdi.
BRICS ülkeleriyle Güney Afrika’daki son zirve kapsamında yaşanan yakınlaşmanın da yakın gelecekte getirilerinin olması çok mümkün.
Dolaylı açıdan baktığımızda BRICS üyesi Çin’in iç tüketimini artırmaya dönük olarak bu hafta yaptığı hamleler dünyaya nefes aldıran bir özellik taşıyor!
Güney Afrika ve Brezilya’ya yönelik sermaye akımlarının artması ise aynı piyasa grubunda bulunmamız nedeniyle Türkiye’ye de fayda getirmekte.
Keza Rusya ile olan dostluğun hem siyasi hem de ekonomik alanda güçlenmesi bizim için hayati önemde.
Ve bu haftaya Türkiye adına doğrudan olmasa da dolaylı biçimde pozitif yansımaları Avrupa-Amerika yakınlaşması da damgasını vurdu.
ABD Başkanı Trump’ın Avrupa Komisyonu Başkanı Jean Claude Juncker ile yaptığı görüşme sonrası gelen ılımlı açıklamalar da…
Küresel ticaret savaşlarında soluklanma adına Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin lehine oldu!
Ama bu kritik uzlaşının sağladığı asıl kar Dow Jones ve Nasdaq gibi Amerikan borsa endekslerine yansıyan rekorlarda kendini gösterdi.
Çünkü tarafların üzerinde uzlaştığı temel konu ABD ile AB arasında otomotiv hariç gümrüklerin sıfırlanmasıydı.
Haliyle bu tablo öncelikle Amerikan şirketlerine yarıyor!
İran risk mi, fırsat mı?
Türkiye’nin Çin ve Rusya eksenine eskiye nazaran daha yakın durduğu bugünlerde ABD ile iletişimi de riskler ve fırsatlar anlamında büyük önem taşıyor.
F-35 alımındaki gelgitler ve ABD’nin PYD-YPG’ye verdiği destek gibi konularda istikrarsız bir süreç yaşanıyor.
Keza ABD’nin İran’a dönük yaptırım gayretleri Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor.
Türkiye’nin şu anki tavrı ise çok net.
En tepeden gelen açıklamalarla ‘stratejik müttefik’ olarak İran’la ekonomik ilişkilerin sürdürüleceğinin altı net biçimde çizildi!
Ancak, Trump yönetimi de Tahran’ı sıkıştırma konusunda hayli kararlı.
Hatta sıcak çatışma riski de yok değil.
Dolayısıyla Türkiye’nin önümüzdeki aylarda yaptırıma katılmaması nedeniyle finansal baskılarla karşılaşma ihtimali mevcut.
Uyarılar gelmeye başladı bile!
Ama İran’ın henüz piyasalarda fiyatlara yansımayan bir faktör olduğunun altını çizmekte fayda var.