Olay Gazetesi Bursa

Cari belanın yarattığı riskler

Dolar neden coştu? Son zamanların en moda sorusu. Cevabı çok sayıdaki maddeyi içeren uzun bir liste. Ekonomik, jeopolitik ve siyasi pek çok iç ve dış mesele doların rekor kırmasında pay sahibi. Ve sadece TL değil dolara karşı kaybeden! Ama liradaki kayıplar daha dikkat çekici boyutta. Neden peki?  “Lira niye bu kadar zayıfladı” diye soruyu değiştirip baktığımızda… Ekonomik temelde enflasyon ve cari […]

Dolar neden coştu?

Son zamanların en moda sorusu.

Cevabı çok sayıdaki maddeyi içeren uzun bir liste.

Ekonomik, jeopolitik ve siyasi pek çok iç ve dış mesele doların rekor kırmasında pay sahibi.

Ve sadece TL değil dolara karşı kaybeden!

Ama liradaki kayıplar daha dikkat çekici boyutta.

Neden peki? 

“Lira niye bu kadar zayıfladı” diye soruyu değiştirip baktığımızda…

Ekonomik temelde enflasyon ve cari açık verilerinin Türkiye’yi ve haliyle para birimini de zayıflattığını görüyoruz.

Nasıl mı?

Çift hanede direnen enflasyon, faizleri ve dövizi yukarı itmekte.

Faiz ve kurdaki yükselişse enflasyonu azdıran bir döngüyü tetikliyor.

TL’ye güç verebilecek en temel faktörse Türkiye’nin döviz gelir ve gideri arasındaki farkın makul düzeyde olması!

Yani teknik ifadeyle cari işlemlerde verilen açığın büyümemesi hatta küçülmesi…

Lirayı destekleyecek önemli bir unsur niteliği taşıyor.

Ancak son aylarda döviz açığımız giderek büyüyor.

Kısacası döviz gelirimiz giderimize yetişmekte daha fazla zorlanmaya başladı.

Son örnek dün açıklanana mart ayı verileriyle karşımızda.

Martta beklentileri 700 milyon dolar aşan cari açık 4,8 milyar dolarla sürpriz yaptı!

Son 12 aydaki toplam döviz açığımız böylece 55,4 milyar dolara tırmanmış oldu.

Şubattaki yıllık açık tutarının 1,7 milyar dolar üzerine çıkılmış durumda.

Oluşan tablo cari açığın milli gelire oranını yüzde 6’nın üzerine taşımakta!

Peki bu bir risk mi?

Teknik literatürde yüzde 5 ve üzeri cari açık/milli gelir oranları alarm işareti olarak kabul edilmekte!

Yani Türkiye açısından enflasyonla oluşan baskıya döviz açığı ile biraz daha yük eklenmiş olmakta.

Neticede cari açığın durdurulamaz yükselişi doların frenlenmesini engelleyen bir faktör niteliğine büründü.

Yükselen dövizin enflasyona yansımaları da malum!                      

Yani yapısal sorunların yarattığı döngüler nedeniyle kurları dizginleme konusunda çok zor bir dönemden geçiyoruz.

           

Açık niye bu kadar yüksek? 

           

Petrol ve doğalgazla gelen enerjideki dışa bağımlılık en etkin faktör.

Özellikle petroldeki fiyat artışları son dönemlerde canımızı fazlasıyla yakıyor.

Hammadde ithalatı kadar yüksek teknoloji ve makine alımlarında da dışa fazlasıyla döviz kaptırmaya devam ediyoruz!

Bir de altın merakımız var.

Yani çok sayıdaki faktör yüksek ithalat olarak zor kazandığımız dövizimizi alıp götürmekte.

Nitekim marta baktığımızda yıllık açıktaki büyümede yarım milyar dolarlık enerji ve net altın ithalatını görüyoruz.

Çekirdek açık dediğimiz enerji ve altın harici cari açık değişimi ise 0,7 milyar dolar artmış vaziyette.

Kısacası çok yönlü büyüme dikkat çekse de enerji ve altının ağır yükü başa bela olmaya başlamış görünüyor!

Çünkü petrol fiyatlarındaki yükseliş gündemdeki yerini koruyor.

Altın fiyatlarındaki yükseliş de yatırım amaçlı talebi kamçılamaya devam etmekte.

 

Turizm etkisi ve finansman sorunu

 

Açığın az da olsa frenlenmesi ise yılın ikinci yarısındaki gidişata bağlı görünmekte.

Artan turizm gelirleri bir umut ışığını oluştururken iç talepteki zayıflama ihtimali ithalatı baskılama potansiyeli taşıyor.

Ancak, döviz gelirindeki artış ve ithalattaki sınırlı geri çekilme kısa vadede sorunumuzu çözmeye yetmeyecektir! 

Dolayısıyla açığın finansman tarafı da büyük önem taşımakta.

Martta kayıtlı sermaye akımlarında 2,9 milyar dolarlık çıkış olması negatif bir örnek niteliği taşıyor.

Neyse ki net hata noksan kaleminden 2,9 milyar dolarlık giriş var.

Ancak, resmi finansmanda sıkıntılar dikkat çekiyor.