Türkiye ekonomisinin ikinci çeyrek karnesi nasıl?
Beklentilerin hafif altında kalsa da 2017’nin ikinci üç ayındaki büyüme performansı pozitif sinyaller de içeriyor.
Söz konusu dönemdeki milli gelir değişim hızı 2016’nın aynı dönemine oranla yüzde 5,1 seviyesinde çünkü.
Zorlu bir süreçten geçen ekonominin yüzde 5’in üzerinde büyümesi…
Üstelik baz etkisi de negatif yönde çalışırken hayli olumlu bir gelişme.
Mevsim ve takvim etkisi arındırılmış büyümenin aynı dönem karşılaştırılmasında yüzde 6,5 seviyesinde olması potansiyelin gücünü ortaya koymakta.
TÜİK’in 0,2 puan artışla yüzde 5,2’ye revize ettiği birinci çeyrek büyümesiyle birlikte dikkate aldığımızda da…
İlk yarının pozitif manzarası daha da güçleniyor.
Yıl içi gelişme trendinin temmuzla birlikte hızlanmayı yukarı taşıması da kaçınılmaz bir sonuç!
Neticede…
2016’nın son iki çeyreğine ait büyüme verilerinin yukarı yönlü revize edilmesine rağmen!
Eğer olağanüstü bir gelişme olmazsa yıllık milli gelir artışının yüzde 5’i aşacağı rahatlıkla söylenebilir.
Çünkü…
İş dünyasına sunulan desteklerin özellikle yeni yatırıma dönüşmesi ve büyümeyi hızlandırması…
Yılın son aylarda kendini daha net biçimde hissettirecektir.
Nitekim özel sektör kaynaklı büyümenin sanayi ve inşaat ağırlıklı olması sürdürülebilir büyüme sinyalini içeriyor.
Sanayideki artış hızı yüzde 6,3 seviyesindeyken inşaatta yüzde 6,8’lık artış dikkat çekiyor.
Bu iki ana stratejik sektörün büyüme üzerindeki toplam payının yüzde 25 civarı olduğunu dikkate alırsak…
Gelecek dönemlerin de büyüme tetikleyicileri olmaları gibi sonuçla karşılaşırız.
Ancak, inşaatın iki katını aşan büyüme etkisine sahip olan sanayide ilk çeyreğin altında kalan performans temkinli bir büyüme sinyali olarak da yorumlanabilir!
Dış ticarete kritik rol
Dolayısıyla ihracatı teşvik edici politikaların etkisi önümüzdeki aylarda daha fazla önem kazanacaktır.
Yani ikinci çeyrekteki yüzde 10,5’lik ihracat artışının ivme kazanması şart görünüyor.
Keza ithalattaki katkının yükselmesi de lazım.
Çünkü…
Nisan-Haziran döneminde ithalat tarafındaki yüzde 2,3’lik artış tatminkar değil.
Neyse ki temmuz ve ağustos aylarındaki öncü göstergeler ithlatın büyümeye daha fazla katkı yapacağını söylüyor!
Ama elbette ipin ucunun kaçmaması şartıyla.
Bu arada tarımdaki yüzde 4,7 büyümenin umut vaat ettiğini söylemek de mümkün.
Ancak, mevsimsel etkilere çok açık bir alan olması sürdürülebilirlik anlamında soru işaretleri barındırmakta!
Devletin harcaması niye azaldı?
İşgücü ödemelerinin yüzde 10,8’lik artışı yanında net işletme geliri üzerindeki yüzde 22,5’lik yükseliş ise…
İç talepteki tırmanma eğilimimi ortaya koymakta.
Nitekim hane halkı tüketim harcamaları kategorisi; yani vatandaşın tüketimi, yüzde 3,2‘lik artışla büyümeye destek verildiğini gösteriyor.
Ancak vatandaşın harcama yapacak fazla kaynağı olmadığına da dikkat çekmekte fayda var.
Önceki dönemlerde büyümeyi destekleyen kamu harcamalarıysa bu kez eksi hanesinde boy göstermekte!
Çünkü devletin nihai tüketim harcamaları yüzde 4,3 azalmış durumda.
Bu da aslında doğal. Çünkü özel sektöre sunulan vergisel destek devletin harcama kapasitesini düşürmekte.