2018 bitti ve 2019’a merhaba dedik.
Geriden kalan yılın mirasıyla beraber yeni yılın falına bakalım.
Dünyada tam anlamıyla Donald Trump yılıydı 2018.
Neredeyse hemen hergün küresel kamuoyunu meşgul eden bir gündem yaratmayı becerdi çünkü!
Dünyanın ekonomik dengesini bozan en önemli adımıysa küresel ticaret savaşlarını alevlendirmesi oldu.
Pandoranın kutusunu açan Trump, özellikle en büyük rakibi olan Çin’e dönük hamleleriyle dünyadaki üretim ve ticaret hacimlerini olumsuz etkiledi.
Ticaret savaşlarından kısmen etkilenen Avrupa ise Brexit’le boğuşmakla kalmayıp İtalyan bütçesi ve Fransa’daki gösterilerin etkisinde kaldı.
AB’nin büyümeye dair performansı da pek iyi sinyaller vermedi.
Piyasaların odaklandığı Amerikan Merkez Bankası Fed ise beklentiler paralelinde kalmayı tercih etti.
Petrolün zirve denemelerinin ardından gerilemesi küresel dengeleri kısmen de olsa etkileyen bir süreçti!
Ons altının oynak seyrine rağmen dar bantta kalan hareketleri bu kadim yatırım aracınının 2018’de sahne almasını engelledi.
Ve 2017’nin aksine bitcoin başta olmak üzere kripto paraların dibe vurduğu ve yatırımcı tarafından fazlasıyla sorgulandığı bir yıl geride kaldı!
Tüm bu gelişmelerden nasibini kendince alan Türkiye’de ise yüksek büyüme ile başlayan yılın giderek zayıflayan bir ekonomik performansla noktalandığını görüyoruz.
Performansımızı azaltan en önemli etkense ağustosta yaşanan kur ve faiz şoklarıydı!
Birçok iç ve dış sebebin birleşmesi yanında spekülatif atakların da sahne almasıyla karşılaştığımız döviz ve faiz rekorları ekonomi üzerinde büyük bir baskı yarattı.
Sonuçta iç talep zayıfladı. Enflasyon zirveleri denedi.
Parasal ve mali tedbirlerin yanında özellikle ABD ile iyileşme sürecine giren ilişkilerse yara sarma anlamında fonksiyon üstlendi!
Ve neticede 2019’a durgun bir başlangıç yapmamızın temel nedeni 2018’in bıraktığı yavaşlama mirası oldu.
Trump ve Fed belirsizliklerinin etkisinde geçmesi kuvvetle muhtemel olan 2019’un Türkiye’deki ana gündemini büyüme çabaları oluşturacak!
Haliyle işsizlik ve enlasyonla mücadele de diğer kritik gündem başlıkları olmaya aday.
Aslında 2019 kendi çapında fırsatlar yılı olabilir.
Çünkü durağanlaşan bir ekonomide reform yapma imkanı da fazladır!
Ve Türkiye’nin de bir dönüşüme ihtiyacı olduğu kesin.
Neden mi?
Dönüşüm seferberliği başlamalı
Kasım ayı dış ticaret açığı yüzde 90 azalmayla 651 milyon dolara geriledi.
Dolayısıyla son aylarda görüldüğü üzere aylık bazda yine cari fazla vermemiz mümkün!
Yıllar yılı baş belamız olan cari açık cephesinde çok ideal bir görünüm söz konusu.
Ama bu güzel tablonun başlıca nedeni yavaşlayan ekonomi. Yani büyüme ve yatırımlar cari açıklara gerçekleşiyor.
Kısacası yabancıların parasıyla büyüyoruz.
Bu yapısal sorunu aşmak içinse köklü çözümleri sahaya vakit geçirmeden sürmek şart!
Yani yerli üretimin baştacı edildiği bir büyüme sürecini tetiklememiz gerekiyor.
Dolayısıyla sadece devletin teşvik mekanizmalarını değil, firmaların üretim süreçlerindeki tercihlerini değiştirmeleri de öncelikli gündem olmalı.
Tüm toplum olarak tasarruf eden ve katma değerli yerli üretimi öne çıkaran yenilikçi bir zihniyete bürünmemiz kaçınılmaz bir zorunluluk artık.