Kazanacağımızı hem de farklı kazanacağımızı adım gibi biliyorum da, bu rakiplerin Bursaspor’u durdurmak için 11 kişi defans yapacağını, sürekli faullü oynayacaklarını, bunun üstüne kendi oyuncularımızın bu kadar kötü oynayacağını tahmin edememiştim.
Ama yine de ümidimi hiç kaybetmedim.
İrfan Buz’un takımı Gençlerbirliği “fark yemeyeyim, atarsam da kontradan atayım” diyerek geriye yaslansa da kilidi açacak hiç bir hamle yapamadı Teknik Direktör Şenol Güneş’in öğrencileri.
Oyun resmen düğümlendi.
Allah’tan Josue uzaktan vurdu da kaleci topu göremedi.
Arkasından Holmen ve Fernandao’nun son dakika golleri yüzümüzü güldürdü.
Hakikaten dünkü mücadelede top Bursaspor’u hiç sevmedi.
Sanki yeşil beyazlı oyuncuların arkasından çeken birileri var gibiydi.
İyi olan bir tane oyuncu yoktu.
Ozan Tufan’ın, Volkan Şen’in temposu çok düşüktü.
Hatta hatta gününde olmayan Josue bile istediklerini yapamadı.
Top tekniği yüksek oyunculardan kurulu dünkü 11’in sürekli pas hatası yapması bizleri ve tribündeki herkesi şaşırttı.
Bu kadar top kaybıyla oynadığımız başka maç hatırlamıyorum.
Bu sezon ikinci kötü oynadığımız maçtı.
Diğeri Mersin İdmanyurdu ile deplasmanda oynadığımız ve 2-1 kaybettiğimiz karşılaşmaydı.
Enteresan olan iki maçında ortak noktası hakem Hüseyin Göçek’ti.
Göçek dünde saç baş yoldursa da Belluschi’yi atmadı, Serdar’ın pozisyonunda da penaltıyı vermedi.
Herşeye rağmen çıkışa devam etmek güzel.
Bu maçı da iyi oynayıp kazanamadığımız karşılaşmalara saymak lazım.
Seyir zevki sıfırdı ama sevinçlerin tavan yaptığı bir mücadele izlettirdikleri için Güneş’in öğrencilerine teşekkür etmek lazım.