Öyle entresan bir maç izledik ki dün akşam insan futboldan soğur.
Gerçi maçta denmez, resmen kavga.
Daha önce şampiyonluğu garantilemiş Bursaspor ile ligde kalma mücadelesi veren Cantone Karagümrük’ün karşı karşıya geldiği bir müsabaka oldu sanki.
Kafalarında öyle kurgulamış Karagümrüklü oyuncular.
Arkadaş bizi yensen madalya mı takacaklar.
Puan alacaksan da adam gibi al. Çirkeflikle değil.
Bu zihniyetle Ziraat Türkiye Kupası’nda bir üst tura çıksan ne olur çıkmasan ne olur.
Sen bak 2.Lig’deki durumuna.
Ama amaç burada futbol oynamak değil ki.
Gazlanmışlar gelmişler.
Önüne gelene tekme tokat girelim de biraz maça hareket gelsin demişler.
İlk maçta attıkları eksik tekmelerin açığını Enes’i ambulansla hastaneye, Şamil’i de koltuk değnekleriyle soyunma odasına göndererek tamamladılar.
Herkese dikiliyorlar.
Amaç ne? Yok.
Eminim ertesi gün mahallesinde sokağa çıkınca 5-6 yaşlarındaki çocuk aklıyla arkadaşlarına “Gördün mü bilader, Porto’dan gelen Josue’ye nasıl dikildim. Ya Avrupa’nın peşinde koştuğu Enes’i nasıl hastanelik ettim” diye Karagümrük’te hava atacaktır bu futbol yoksunları.
Maçın hakemi desen tam facia.
Maşallah her şeye göz yumdu.
Kırmızı kartını çıkarmaya korkan Alper Ulusoy bence görevini yaptı.
Bu maçın hakkı 4 sarı kart mıydı gerçekten kendisine sormak istiyorum.
İlginç olan bu hakemlere karşın Bursaspor’u kimse durduramıyor.
Ama burada en büyük hata yine bizim oyuncularda.
Daha 20. saniyede ilk golü bulup 15. dakikaya kadar 3-0 yapmıyorsan, maç sonunda da tabelaya baktıklarında 10-0’ı fark ettir miyorsan hata sizde arkadaşlar.
Yine yine Bakambu’yu yazmak istemiyorum.
Karagümrük karşısında bir sürü gol kaçırdı, hat-trick yaptı.
Keşke Galatasaray maçında bunlardan bir tanesini atsaydı.
İnşallah Beşiktaş maçında fileleri boş geçmez de bize bayram yaptırır.