16 Mayıs 2010’da Süper Lig’de şampiyon olup üst üste 5 yıl ülkemizi Avrupa kupalarında temsil eden Bursaspor rahmetli şampiyon Başkan İbrahim Yazıcı’dan sonra gelen basiretsiz yönetimlerin büyük çabası (!) sonrasında TFF 2. Lig’de kendini buldu.
60 yıllık koca çınar adeta can çekişiyor…
Gırtlağa kadar borç batağına sürüklenen, transfer tahtası kapalı olduğu için 1,5 yıldır dışarıdan oyuncu alamayan, FIFA’dan her an puan silme ve yeni transfer yasakları alma tehlikesi bulunan yeşil beyazlı takımın tamamı altyapı ürünü futbolcularla çıktığı maçlarda mucize yaratmasını bekliyoruz.
Bu sezon sadece Ankaraspor karşısında 2-0’lık galibiyet alabilen bu takım bir daha ne zaman maç kazanır bilinmez.
Gönül ister ki gencecik çocuklarla çıktığımız maçlarda rakiplere sahayı dar edelim, atacağımız gollerle de puanları 3’er 3’er hanemize yazdıralım ve “Bursaspor küllerinden doğuyor” diye cümle aleme gösterelim. Ancak böyle bir dünya yok.
Kendimize kandırmayalım…
Altınordu ve Beyoğlu Yeni Çarşı maçlarında son dakikalarda yenen gollerle özgüven kaybının da tavan yaptığı Bursaspor, Ankara Demir karşısında üretkenlikten çok uzaktı. Çağatay Yılmaz’ın sakatlığı nedeniyle Eren Güler ile birlikte kulübede oturması Ertuğrul’un sarı kart cezalısı, Ömer Turan Görgüç’ün de sakatlığı nedeniyle forma giymemesi önemli etken olsa da koskoca 90 dakikada 1 net pozisyon üretebilmek kabul edilemez.
Çanlar ne yazık ki Bursaspor için çalıyor…
Kulübün geleceğini kurtaracak adımlar biran önce atılmalı..
Gelecek hafta yapılacak tüzük kongresinde Bursaspor’un önünü açacak, bu girdaptan çıkaracak her türlü radikal karar alınmazsa korkarım 2-3 yıla kadar profesyonel liglerde oynayabilecek bir kulübümüz olmayacak.
Mevcut yönetim olağanüstü kongre kararı dahil gerekli adımları biran önce atmalı. Bursaspor küçük olsun benim olsun diyorlarsa da cevabımız; Bu kulüp sizin babanızın çiftliği değil olur.
Geçen günlere yazık…
Bursaspor’un bundan sonra bir günü dahi heba edilmeden aydınlık geleceği için planlar yapılmalı…