Genişletilmiş ve katılaştırılmış ekonomik yaptırımlar mücadelesinden Rusya lideri Vladimir Putin yine galip çıkacak. Avrupa ekonomisindeki gidişat bunu gösteriyor.
AB ülkelerinde iyileşme yaşanıyordu. Zayıf da olsa ekonomiler büyüyordu. Ama Perşembe günü açıklanan verilere göre büyümenin durduğu ortaya çıktı.
Amerika`nın Sesi`ndeki habere göre, euro bölgesinde Nisan ve Haziran döneminde büyüme olmamıştı. Fransız ekonomisi durağan kalmış, Almanya ve İtalya`da yüzde 0,2 daralma yaşanmıştı.
Avrupa`nın en büyük ticaret ortakları olan ABD ile İngiltere`deyse iyileşme kesintiye uğramamıştı. İki ülkenin ekonomilerinde, inişli çıkışlı da olsa büyüme sürüyordu.
Bu durumda, AB içinden tepki gelmesi kaçınılmazdı. Çünkü yaptırım politikasını dayatan ABD ve İngiltere`ydi.
Nitekim, EurActiv`deki habere göre, ilkin Slovakya Başbakanı Robert Fico patladı. Fico, “Rusya`ya yönelik yaptırımların Avrupa ekonomisine zarar vermekten başka bir işe yaramayacağını” söyledi.
Arkasından Macaristan Başbakanı Viktor Orban, “Rusya`ya yaptırımlarla kendi ayağımıza sıktık” dedi. Orban, “yaptırım politikasının bir bütün olarak yeniden gözden geçirilmesini” istedi.
Ama daha önemlisi Almanya Başbakanı Angela Merkel`in geri adım atması oldu. Merkel, “Daha katı yaptırımların Putin`i Ukrayna konusunda işbirliğine ikna etmenin en iyi yolu olmayabileceğini” ifade etti.
Oysa Merkel, yaptırımların sertleştirilmesi konusunda Obama ile aynı görüşteydi. Ancak, Putin`in AB ülkelerinden gıda ithalatına getirdiği yasak Avrupalı üreticileri çok zor durumda bırakmıştı. Brüksel, Avrupalı çiftçilerin zararlarını nereye kadar karşılayabilecekti?
Ne zaman ki, zarar ziyan karşılanması ve tazminat ödenmesi konuları gündeme gelmeye başladı, Almanya Başbakanı ayıldı. Ve geri adım attı.
Evet, gidişat, Putin`in dış politikasının bir büyük sınavdan daha başarıyla çıkacağını gösteriyor.
Tabii sürpriz başka gelişmeler yaşanmazsa…
Çin`in Afrika`daki Ebola savaşı
Afrika`da, Ebola salgınıyla mücadeleye yönelik düzenlenen uluslararası kampanyalarda Çin başı çekiyor.
Çin, Dünya Sağlık Örgütü`nün kayıtlarına göre Ebola salgınının ortaya çıktığı Gine, Sierra Leone ve Liberya`ya sağlık ekipleriyle birlikte 10 milyon yuan değerinde yardım malzemesi gönderdi.
Sierra Leone`de bir de hastane kuran Çin, yerel sağlık personeli eğitimini başlattı.
Salgının sıçradığı Nijerya`da da Dünya Sağlık Örgütü önlemleri güçlendirmeye çabalıyor.
ABD ise DSÖ`nün “Uluslararası acil sağlık durumu” ilanının ardından Hastalıkları Kontrol ve Önleme Dairesi`ni harekete geçirerek Acil Operasyon Merkezi`ni devreye soktu; salgının yaşandığı ülkelere 50 uzman gönderilmesini kararlaştırdı.
DSÖ`nün verilerine göre dört Batı Afrika ülkesinde bugüne kadar Ebola virüsünden kaynaklanan 1.975 vaka saptandı ve 1.069 kişi yaşamını yitirdi.
Bu son salgında virüs ilkin geçen yılın Aralık ayında Gine`de ortaya çıkmıştı.
Hamaney konuştu, Maliki istifa etti
İran`ın ABD ile anlaştığını duymuştu. Ama inanamıyordu. Tahran kendisinden vazgeçmezdi. Ordu da yanındaydı. Direniyordu. Tüm siyasi parti ve gruplara isyan çağrısı yapıyordu. Ta ki, çok güvendiği İran`ın dini lideri Ali Hamaney`in Haydar İbadi`yi desteklediğini açıklayıncaya kadar…
Irak`ta Başbakan Maliki`nin işte o zaman ayakları suya erdi. Ve anladı ki, Tahran tarafından artık istenmiyordu. Televizyona çıktı ve şu sözlerle görevinden çekildiğini duyurdu:
“Irak`ın yüksek menfaatleri ve selameti için bu görevi değerli kardeşim Haydar el-İbadi`ye bırakıyorum. Onun yönetiminde bir asker olarak yer alacağım.”
Hükümeti kurmakla görevlendirilen İbadi`nin ilk işiyse Osmanlı döneminden kalan unvanları kaldırma kararı almak oldu. Bu karar gereğince Irak`ta “paşa” ve “bey” gibi unvanların kullanılması yasaklandı.