Cumartesi gününden bu yana, Avrupa’yı en çok kaygılandıran olay Yunanistan seçimi mi oldu, yoksa Ukrayna’daki savaşın yayılması mı?
Elbette Yunanistan seçimi önemliydi ama Siriza’nın AB’ye kafa tutmasının da sınırı vardı. Nitekim AB Komisyonu, Avrupa Merkez Bankası ve IMF’den oluşan Yunanistan Troykası Çipras’a “haddini bildiren” mesajları göndermekte gecikmedi. Olasıdır ki, Çipras bir süre direniş gösterdikten sonra çaresiz uzlaşmanın yollarını arayacaktır.
*
Şimdi gelelim tehlikeli konuya, Ukrayna savaşının yayılmasına…
Dünyanın gözü seçimler dolayısıyla tam da Atina’nın üzerindeyken cumartesi günü Ukrayna’nın liman kenti Mariupol’a füze saldırısı düzenlendi. Saldırıda 30 kişi yaşamını yitirdi, onlarca kişi de yaralandı.
Mariupol, liman kenti olmasının yanı sıra Kırım’a ve Rusya’ya bağlantı yolları üzerinde stratejik bir konuma sahip. Ve bununla birlikte bir sanayi kenti. Ukrayna’nın çelik sanayi burada faaliyet gösteriyor.
*
ABD ve AB ile Kiev yönetimine göre, füze saldırısından Rusya ve Rusya yanlısı isyancılar sorumlu.
Bu kesin yargıya paralel gelişmelere bakalım…
ABD Başkanı Barack Obama olayı Hindistan ziyareti sırasında öğrendi ve doğrudan Rusya’yı suçladı. Obama askeri seçeneği masaya getirmeyeceğini ancak yeni yaptırımlarla baskıyı artıracağını söyledi.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de Rusya’yı suçlarken, Moskova’nın isyancıları uçaksavar füzeleri ve gelişmiş füze sistemleriyle desteklediğini açıkladı.
*
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı AGİT de aynı görüşte ve önerisi şöyle: “Ukrayna’nın doğusunda tırmanan savaşı önlemek için bölgeye uluslararası barış gücü gönderilmesi zorunluluk haline gelmiştir.”
Bu arada yangına körükle varanlar da yok değil. İşte George Soros… Renkli devrimlerin mimarı, spekülatör ve finansör, “Rusya’nın güçlenmesini engellemek için Ukrayna’ya destek verilmelidir. Ukrayna’nın kaybedilmesi Avrupa’nın kaybetmesi anlamına gelir” diyerek uyarıda bulunuyor.
Bir tek tamtamlar çalmıyor. Yoksa Batı cephesinin söylemi, Obama’dan Soros’a, çok sert… Savaşa çağrı gibi.
*
Sıra geldi Rusya’nın tavrına… Ruslar ne diyor, ne yapıyor?
Rusya’ya göre tüm sorumluluk Kiev’in üzerinde; barış sürecini rayından çıkarmak için Batılıların kontrolü altındaki Poroşenko yönetimi elinden geleni yapıyor.
Obama’ya ve NATO’ya mesajı ise doğrudan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin veriyor, oldukça ağır bir biçimde:
“Ukrayna ordusu NATO lejyonudur.”
Yani, Ukrayna ordusu diye ulusal bir silahlı kuvvet yoktur.
Peki, ne vardır?
“Yabancı güçlerden oluşan birlikler vardır. Amaçları, deklare ettiklerinden çok farklıdır. En önemlisi de Rusya’yı caydırmak ve sindirmektir. Bu durum, Ukrayna halkının ulusal çıkarları ile örtüşmemektedir.”
*
NATO, Putin’in açıklamasına sessiz kalmıyor tabii. Genel Sekreter Stoltenberg’in yanıtı şöyle:
“Ukrayna’daki yabancı güç Rusya’dır, sorun da Moskova’nın isyancılara verdiği silah desteğidir.”
*
Bu atışmadan barış çıkar mı? Elbette çıkmaz. Ama gerilim çıkar, hem de artarak çıkar. Sonuçta atışanlar gerilimin sonuçlarından sorumlu olur. Kimse benim suçum yok diyemez!