Moskova’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in görüşmesi hem Suriye’deki politikalar, hem de iki ülkenin askeri işbirliğinde kaydettikleri gelişmeler açısından önemliydi.
Başta ABD olmak üzere Batılı ülkeler tarafından da Erdoğan’ın Rusya ziyareti yakından izlendi.
Ne var ki, ertesi gün Reuters haber ajansı Rusya ve Suriye savaş uçaklarının İdlib’deki bir TSK gözlem noktasını hedef aldıklarına ilişkin bir iddiayı dolaşıma sokarak kafaları karıştırdı.
Doğru muydu? Reuters’a açıklama yapan bir Türk güvenlik kaynağı, TSK gözlem noktasının 500 metre kadar yakınında Suriye ordusuyla muhalifler arasında ağır bir çatışma yaşandığını ancak bundan Türk askerlerinin etkilenmediğini bildirdi.
Anadolu Ajansı’na konuşan yetkililer de, söz konusu iddiaların gerçeği yansıtmadığını söylediler.
Moskova’da haftalık basın toplantısı düzenleyen Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova da, “İdlib’de teröristlerin sürekli provokasyonlarına yanıt olarak ve sivillere yönelik tehdidin azaltılması için Suriye birliklerinin Rusya’nın hava desteğiyle önlemler aldığını” belirtti.
Dünya Reuters’ın haberiyle çalkalanırken Rus haber ajansı RIA, Türk ve Rus yetkililerin SU-57 ve SU-35 savaş uçaklarının Türk Silahlı Kuvvetleri’nce satın alınması konusunda görüşmelerde bulunduklarını bildiriyordu.
ABD ve NATO açısından sorun şudur: Türkiye S-400 füze savunma sisteminin ardından Putin’in Erdoğan’a tanıtımını yaptığı beşinci nesil Rus savaş uçaklarını da satın almaya başlarsa bunun sonu nereye varır?
Tabii ki, bu gidişatın sonu Türkiye’nin yüzünü tümüyle Doğu’ya çevirmesi olur.
Batı ittifakı bunu durdurabilmek için her yola başvurabilir. Suriye’den gelen kışkırtıcı haberler de buna dahildir.
Rus askeri uzman: Yeni bir jeopolitik güç doğuyor
Rusya Askeri Bilimler Akademisi’nden uzman Sergey Sudakov, Erdoğan-Putin görüşmesini yorumlarken “Bu sıradan bir olay değil, yeni jeopolitik bir gücün doğuşudur” diyor.
Sputnik’e konuşan Sudakov, “Türkiye’nin ABD ve NATO’ya kulak asmadığını ve kendi bağımsız politikasını yürüten ilk ülke olduğunu” savunurken şunları söylüyor:
“Türkiye sadece ABD’ye değil, aynı zamanda kendi büyük Batı stratejisine de sırt çevirmiş oluyor. Sorun şu ki, Ankara uzun zaman boyunca büyük Batı dünyasının bir parçası olma hayaliyle yaşadı. Ama şimdi farklı strateji seçildi. Ankara, büyük Avrupa ailesinin bir parçası olmanın artık prestijli olmadığını anlıyor, zira bundan nasıl bir kazancı olacağı belli değil. Rusya’yla özellikle askeri ve teknik alanda müttefiklik ilişkilerinin prototipinin oluşturulması, öyle ya da böyle, Türkiye’nin giderek NATO ailesinden çıktığını gösteriyor.”
Rus uzman, “Türkiye’nin giderek oyunun kurallarını ABD ve NATO’ya dikte edecek duruma geldiğini, Rusya’yla yakınlaşmasının da Türkiye’yi daha da güçlü hale getirdiğini” belirtiyor.
Uzman Sudakov, Erdoğan’ın Putin’le birlikte MAKS-2019 Fuarı ziyaretinin ve yaptığı görüşmenin jeopolitik durumun değiştiğini tüm dünyaya gösterdiğini ileri sürüyor.