Washington Post, Helsinki Zirvesi’nin “ekonomik açıdan zayıflayan, küresel politika açısından giderek daha çok tecrit edilen Rusya için bir zafer olduğunu” ileri sürdü. Bu zaferi de Rusya’ya Trump’ın armağan ettiğini savundu.
Gazete ayrıca Rusya lideri Vladimir Putin’in dünya liderleriyle yapacağı görüşmelerden önce çok ciddi ve titiz bir araştırma süreci geçirdiğini not etti. Başkan Trump’ın bu açıdan Putin’le hiçbir benzerliğinin bulunmadığını belirten WP, bu konuda ABD’nin eski Rusya Büyükelçisi Michael McFaul’un görüşüne başvurdu.
Putin’in birçok sorunun ayrıntılarıyla ilgili bilgisinin Trump’tan çok daha fazla olduğunu ifade eden McFaul, Rus liderin kolay kolay ödün vermediğini, müzakereye oturmadığını ve kimseye iyilik yapmadığını iddia etti.
Gazete sadece eski Büyükelçinin söyledikleriyle yetinmedi eski bir CIA yöneticisi olan John Cipher’ın da görüşünü aldı. O da Trump’ın zayıflığına değindi ama Putin için çok ağır konuştu.
Evet, kısa ama çok ağır… İfadesi aynen şöyleydi: “Bu zirve iki eşit tarafın buluşması değildir. Bir sahtekârla kolayca aldatılabilen birinin buluşmasıdır. Biri muhaliflerinin öldürülmesine emir veriyor, diğeri muhaliflerine Twitter’da saldırı düzenliyor..
*
Alman kanalı DW’de de iki liderin, liderlik düzeyleri analiz edilmişti. Orada da Trump umutsuz bir vaka olarak ele alınıyor, Putin’se çok kapsamlı bir gündemi izleme başarısı gösteren bir lider olarak gösteriliyordu. Trump için önemli olan medyada yaratacağı etkiydi. Büyük bir sahnede buluşma, omuza vurma filan…
Trump dünyayı şaşırtmak istiyordu. Politik hedefler ikinci planda kalıyordu. Ya Putin?.. Öncelikle Suriye’de ve Ukrayna’da serbestçe hareket etmek istiyordu.
Çünkü her iki ülke de Rusya’nın nüfuz alanıydı. Tabii Kırım’ı da unutmamak gerek: Putin, Batılıların, Kırım’ın ilhakını “ilhak” olarak görmesine itiraz ediyordu. Moskova’ya göre olay “ilhak” değil “yeniden birleşme” olarak kabul edilmeliydi.
*
Şuna da kuşku yoktu: 2016’daki ABD Başkanlık seçiminde Donald Trump Kremlin’in favori adayıydı. Ve DW’deki analizde geçen bu tahmini Vladimir Putin dünkü zirvede “Seçimleri Trump’ın kazanmasını istedim” diyerek doğrulamış oldu.
Seçimlere müdahaleyi reddeden Putin, bunu kabul ediyordu. NATO tehdidiyse ABD’nin Avrupa’daki müttefiklerini kızdırırken Putin’e kaymak gibi gelmişti. Yorum şöyleydi: “Avrupa’yı NATO’dan çıkmakla tehdit eden bir ABD Başkanı, Putin için adeta bir hediyedir.” Helsinki’de Putin, Trump’a teşekkür etmiş midir?
Bunu kimse öğrenemeyecek. Nedeni şu: ABD Başkanı, Rus liderle yaptığı ikili görüşmenin kayda alınmasını istememişti.
*
Bu da ayrıca önemli bir nokta. İki lider önce baş başa bir görüşme yaptılar.
Yanlarında sadece tercümanları vardı. Siyasi danışmanlar ve protokol görevlileri yaklaşık 2 saat dışarıda beklediler. Konuşmalar kayda geçirilmedi ve hiçbir açıklama yapılmadı.
Bu şekildeki görüşme talebinin Kremlin’e Beyaz Saray tarafından iletildiği öğrenildi. Görüşme öncesinde Avrupa’nın endişesi şu iki soruyla gündeme getiriliyordu: “Trump Batı’ya ihanet edecek mi? Batı’yı kibirinin ve sinsiliğinin kurbanı yapacak mı?”
*
Tabii söz konusu endişeler sadece Avrupa’nın değil, tüm dünyanın kaderini ilgilendiriyor. Umalım da Trump gizli kapaklı iş çevirmesin, Putin de onun ruhsal durumundan yararlanmaya kalkmasın…