S-400 füzesi krizinde Washington, son çıkışlarıyla Türkiye’ye son sözünü söylüyor gibiydi.
Yoksa askerin konuşturulmasının gereği neydi?
Konuşan NATO’nun Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanı Orgeneral Curtis Scaparrotti’ydi.
General, Türkiye’nin S-400 planından vazgeçmemesi halinde F-35 savaş uçaklarına sahip olamayacağını ileri sürüyordu. Ayrıca diğer silah satışları da riske girecekti.
Ama Türkiye de son sözünü söylemişti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir süre önce, Türkiye’nin S-400 alımından geri adım atmayacağını bir kez daha tekrarlarken “Kusura bakmayın, biz bu anlaşmaları yaptık, bitti bu iş” diyordu.
Erdoğan’ın bu açıklaması da, Türkiye’nin son sözleriydi.
Kaldı ki, Erdoğan’ın ardından aynı sözleri Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da tekrarladı. Yani çift dikiş oldu.
Bu da aslında Ankara’nın ne kadar kararlı olduğunun bir göstergesi sayılmalı.
Kim bilir belki de bu “kararlılık” endişelendirdi Washington’ı.
Trump yönetiminin alelacele, beraberindeki bir heyetle birlikte Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’yi Ankara’ya göndermesi bu endişenin sonucu olmalı.
Ne var ki, ABD Jeffrey’nin temaslarından arzuladığı sonucu alamamış olmalı ki, askerin konuşmasına izin veriyor. Niye? Çünkü askerin tehdidi durumun ne kadar ciddi olduğunu kanıtlar ve süreci etkiler. Düşünce böyle.
Acaba öyle mi? Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Orgeneral Curtis Scaparrotti’nin çıkışına verdiği yanıt çok zekice olmuş:
“Bazen Pentagon’dan, bazen farklı kurumlardan farklı sesler geliyor. Burada bizi bağlayan ABD Başkanı Trump’ın söyledikleridir. ABD’den başka kurumların çatlak ses çıkarması bizi ilgilendirmez. Bu durum, o ülkenin iç sorunu olduğunu gösterir.”
Dış politikada soğukkanlılık her zaman iyidir…
TMSF’ye tarihinin rekor borç ödemesi ve duygu dolu bir insan: Cavit Çağlar
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun 1 Mart akşamı yaptığı “Cavit Çağlar, borçlarının tamamını ödedi” açıklaması, halkımızın bilgilendirilmesinin yanı sıra tarihi bir açıklama olarak da kayıtlara geçti.
Çünkü böylesine güçlü bir ödeme bugüne değin ne görülmüş ne de duyulmuştu. Faizler ve temerrütlerle birlikte tamı tamına yapılan ödeme 837 milyon 574 bin 977 dolardı. Çalışanların tazminatı, artı SGK primleri eklendiğinde 5 milyar liralık bir ödemeydi.
TMSF’den yapılan açıklamada bu çaptaki bir ödemenin “önemli bir başarı” olduğu boşuna söylenmedi.
“Bu bir rekordur” diyenler de haklı olarak bu başarının altını çizdiler.
Tabii ki, yaklaşık 20 yıllık sürecin bir de insani boyutu var ki, büyük bir sabır gücünü ve müthiş bir manevi direncin varlığını gösteriyor.
İçiniz yanıyor ama siz bunu en yakınınızdan binlerce çalışanınıza kadar, kimseye hissettirmeden mücadelenize devam ediyorsunuz.
Onlara moral veren hep siz oluyorsunuz, hem de önünüze bin türlü engel çıkartılırken yoruldum, bıktım, pes ettim demiyorsunuz.
Yaşamın her anında üretkensiniz, her sorunda çözümden yanasınız.
Ve yardım etmeyi seviyorsunuz. Hastanedeki hastaya, okula giden çocuğa, üniversiteyi kazanan gençlere, aç ve açıkta kalana, bir biçimde mutlaka dokunuyorsunuz, onu hiç üzmeden hiç rencide etmeden yardım ediyorsunuz.
Evet, Cavit Çağlar bir işinsanıdır, milletvekilliği ve bakanlık yapmıştır ama hepsinden önce duygu dolu bir insandır.
Sayın Cavit Çağlar’ın o güzel hasletleri en zor zamanlarda bile etkisini hiç yitirmemiştir.