Suudi Arabistan’ın Kraliyet yönetimi, Cemal Kaşıkçı cinayetinden Veliaht Prens Selman sanki resmen sorumlu değilmiş gibi ABD Senatosu’nun kararına sert tepki gösterdi: Riyad’a göre Senato, henüz doğrulanmamış iddialara dayanarak Prens Selman’ı suçluyor, dolayısıyla Suudi Arabistan’ın iç işlerine müdahale ediyor ve Krallığın uluslararası rolünü hafife alıyordu.
Oysa, Suudi gazeteci Kaşıkçı’nın Riyad’ın İstanbul Başkonsolosluğunda öldürüldüğünü, cesedi parçalanarak Suudi Arabistan’a kaçırıldığını Kraliyet yönetimi de kabul etmiş ve tüm sorumluluğu ve suçu üzerine almıştı.
Sorun, Prens Selman’ın cinayeti azmettirmekle suçlanmasıydı. Riyad bunu kabul etmek istemiyordu. Ne var ki, hem Türkiye istihbaratının, hem de ABD istihbarat örgütü CIA’nın elindeki belge ve bulgular, doğrudan Prensi işaret ediyordu.
Evet, Başkan Trump, kurtarmak istiyordu Prensi ama neyi, nasıl savunacaktı? Her şey, yazılı ve sesli belgelerle o kadar açıktı ki, bunu gizlemenin, örtbas etmenin hiç olanağı yoktu.
Ayrıca örtbas etmek, suç ortağı olmak anlamına da gelecekti.
O noktada ne Trump ne de damadı bir şey yapabilirdi. Nitekim Senato’dan Riyad’ın canını sıkacak bir karar çıkmasını önlemeye çalıştılar. Ancak Cumhuriyetçi senatörleri bile ikna edemediler.
Geriye Selman’ın veliaht prenslikten azledilmesi işlemi kalıyor.
Krallığın başka çaresi yok.
Üstelik ABD’nin Riyad’la ilişkilerinin yeniden eski düzeyine kavuşması için de böyle bir iktidar değişimi gerekli görünüyor.
“Esad’la çalışır mısınız?”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 2017’de “Esad’la yakın temas olacak mı?” şeklindeki bir soruya verdiği yanıt çok anlamlıydı. Ve de unutulmadı.
Erdoğan’ın yanıtı şöyleydi: “Yarın neler olabileceği, o anki şartlarla alakalıdır. Siyasetin kapıları, malumunuz, son ana kadar her zaman açıktır.”
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun dünkü “Esad” açıklaması Cumhurbaşkanı’nın bir yıl önceki sözlerini anımsattı.
Gazeteciler, Çavuşoğlu’na “Suriye’de seçimi kazanırsa Esad’la çalışır mısınız?” şeklinde bir soru yöneltti.
Dışişleri Bakanı bu soruya tam da görevine yakışan bir ifadeyle karşılık verdi: “Böyle bir seçim olduktan sonra herkes durumu gözden geçirir.”
Umarız, Suriye’de barışçı gelişmeler olur, BM çatısı altında demokratik, şeffaf, herkesin katılabileceği adil bir seçim gerçekleştirilir.
Donald Trump’ta “azil” korkusu
Kasım ayında yapılan araseçimlerde Temsilciler Meclisi’nde kontrolün Cumhuriyetçilerden Demokratlara geçmesinden sonra Başkan Donald Trump’ı azledilme korkusu sardı.
Trump’ın biri porno film oyuncusu, diğeri model iki kadına özel yaşamıyla ilgili konuşmamaları için para verdiği konusundaki iddialar gündemden düşmüş değil.
Başkan, para verildiğini kabul ediyor ama gerekçenin kadınların kişisel sorunlarını çözmelerine yardım amaçlı olduğunu ileri sürüyor. Tabii buna kimse inanmıyor. Trump da kimseyi kandıramadığını görüyor.
Bu nedenle Trump zaman zaman kendini kaybederek gülünç çıkışlar yapıyor. Örneğin geçenlerde azledildiği takdirde “Amerikan piyasalarının çökeceğini” iddia etti.
Yetmedi, “Amerikalıların ayaklanacağını” öne sürdü.
Bir de çocuklar gibi, “Ben bir şey yapmadım ki…” diyordu.