Geçen hafta, Suriye ordusu Şam’ın güneyinde IŞİD ve türevi terör örgütlerine karşı müthiş bir mücadele verdi.
Aralarında örgütün keskin nişancıları da olmak üzere 68 militan etkisiz hale getirildi. Böylece Yarmuk sığınmacı kampıyla Haceru’l Esved bölgesi kontrol altına alındı.
Ayrıca, Şam kırsalı Doğu Guta’da, Feylak El Rahman ve Nusra Cephesi’ne ait mevziler çökertildi, mühimmat, İsrail yapımı silahlar, yabancı teröristlere ait pasaportlar ve yabancı devletlerle bağlantıları gösteren belgeler ele geçirildi.
Suriye savaş uçaklarının ve topçu birliklerinin desteğiyle sürdürülen böyle bir mücadeleyi terör örgütleri beklemiyorlardı ki, insani kayıplarını geride bırakarak mevzilerini terk ettiler.
*
Peki, daha sonra ne oldu?
Olan şuydu: Terör örgütlerinin imdadına İsrail füzeleri yetişti!
Halep ve Hama’nın kuzeyindeki askeri üslere düzenlenen füze saldırısında silah ve mühimmat depoları hedef alındı. Her iki kentin yakınlarında büyük patlama sesleri duyuldu.
Bilançoyu Amerika’nın Sesi’ndeki haberden aktaralım: Üslerde toplam 26 ölü, 60 yaralı var. Ölenlerden 4’ü Suriyeli, 22’si İranlı. Kayıpların da olduğu düşünülüyor.
Saldırıdan birkaç saat önce İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ABD Başkanı Donald Trump’ı telefonla arıyor. Olasıdır ki, izin istiyor. Trump da “Verdim gitti” demiş olmalı ki, saldırı gerçekleşiyor.
*
Haberin kaynağı da ilginç: Merkezi Londra’da bulunan Suriye İnsan Hakları Gözlemevi. Yıllardır bu tür haberler, istihbarat örgütleriyle yarışırcasına hep söz konusu Gözlemevi’nden çıkıyor ve dünyaya yayılıyor.
Ne var ki şu yaşananlar yeni değil.
Suriye’de teröristler ne zaman kapana sıkışsa İsrail hemen yardıma koşuyor.
Ve bu sürekli böyle oluyor. Hatta yaralanan teröristlerin İsrail hastanelerinde tedavi edilerek yeniden Suriye’ye sokuldukları da çok konuşulan, çok yazılan bir iddia. Tel Aviv’in böyle şeyleri yalanlama gibi bir derdi de yok.
*
Tabii bu durumda, ABD’nin yeni Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun, “Suriye’nin yeniden IŞİD ve benzeri terör örgütlerinin barınağı haline gelmesine izin verilmemesi gerektiğini” söylemesi çok anlamsız bir ifade olarak kalıyor.
Zaten bunu söylediği ülke de tutmuyor.
Körfez turunda ilkin Suudi Arabistan’a gitmişti Pompeo. Ve Riyad’da böyle bir açıklama yapmamıştı.
Ardından İsrail’e geçmiş, orada da hiç değinmemişti.
Sonra gitti Ürdün’de teröre izin verilmemesi gerektiğini söyledi.
Oysa Ortadoğu’da “teröre destek” denildiğinde akla gelen iki ülke var: Biri Suudi Arabistan, diğeri İsrail.
Mike Pompeo ülkeleri karıştırdı herhalde. Ya da kimin ne olduğunu biliyor da, kafaları karıştırmak istiyor.
*
İsrail, Suriye’ye düşman. Suudi Arabistan’dan destek alıyor, ABD’nin gücüne yaslanarak da efelik yapıyor.
Eh, o zaman Şam’a denge kurmaktan başka bir yol kalmıyor. Esad İran’ı yanına alıyor, Rusya’yla da arkasını güçlendiriyor.
Ne yapsın başka?
İsrail’in desteklediği terör örgütlerine “Alın Suriye sizin olsun” mu desin?
*
İsrail çıkmaz bir yolda. Tahran’a duyduğu öfkeyle çoluk çocuk demeden Filistinlileri öldürüyor, Suriye’nin toprak bütünlüğünü, ulusal birliğini ve egemenliğini tehdit ediyor.
İyi de, gün gelir dur bakalım derler..