Bir: ABD, mevcut hegemonyasını güçlendirmek amacıyla yeni cepheleşmelerle ülkeler arasındaki uçurumu derinleştiriyor.
İki: ABD tarafından tasarlanan ve yaratılmaya çalışılan tek kutuplu küresel düzen, mevcut anlaşmazlıkların çözümü yerine bunların daha da içinden çıkılmaz bir hale getirilmesine, kaos ortamının yaratılmasına ve aşırı milliyetçi ve radikal dinci akımların güçlendirilmesine hizmet ediyor.
Üç: ABD’nin senaryolarını yaşama geçirmeyi reddeden devletleri iç karışıklıklar, ekonomik yaptırımlar ve siyasi baskılar bekliyor.
Dört: Sam Amca, kendi müttefikleri de dahil olmak üzere, gezegenin dört bir tarafında yürüttüğü yasadışı izleme, dinleme ve ajanlık faaliyetlerine akıttığı milyar dolarları hayır olsun diye harcamamaktadır.
Beş: Küresel bazda ortaya çıkan bir takım sorunların çözümü sırasında kimi devlet başkanlarına açık açık şantaj yapılmaktadır.
Altı: Bugün gelinen noktada ‘ulusal egemenlik’ kavramı pek çok ülke için artık göreceli bir hal almıştır. Bu durumdaki ülkelere yönelik geliştirilen formül şudur: Küresel düzene hükmetmek için kurulmuş tek merkeze ne kadar sadık olursanız, ülke içindeki siyasi rejiminizin gücü de o kadar fazla olur.
Yedi: ABD için düşmanın kim olacağının önemi yoktur. Kendi nükleer teknolojilerine sahip olmak isteyen İran, en büyük ekonomik güç olarak Çin ya da nükleer caydırıcılığı bulunan Rusya, ABD tarafından düşman olarak seçilebilir.
***
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ABD’ye yönelik eleştirilerinden ancak bir bölümünü burada aktarabildik. Tamamını, Rusya’nın Sesi internet sitesinde bulmak mümkün (Soçi’de Valday Kulübü toplantısında verdiği konferans).
Bu eleştirilerin önemi şu ki, Putin Washington’a karşı dünya kamuoyunun önüne, ilk kez “açtı ağzını yumdu gözünü” durumunda çıkıyor.
Rus lider ABD’nin politikaları konusunda bugüne değin böylesine ayrıntılara inerek ve böylesine sert ifadelerle hiç eleştiride bulunmamıştı.
***
Yanılmıyorsak, Putin’in ifadelerinden öyle anlaşılıyor ki Moskova, Batı ile uzlaşma umudunu yitiriyor.
Rusya için Batı ile uçurum derinleştikçe BRICS’de, ŞİÖ’de ve Avrasya Ekonomik Birliği’nde safları sıkılaştırmaktan başka çare kalmıyor.
Mısır’dan ticaret anlaşması iptali
Mısır Ulaştırma Bakanlığı, Muhammed Mursi’nin cumhurbaşkanlığı döneminde Türkiye ile imzalanan “Ro-Ro” ticaret anlaşmasını iptal ettiğini açıkladı. Bakanlık Müsteşarı Ahmet Emin, Türk tırları ve gemilerinin Mısır topraklarını ve deniz sularını kullanmasına izin veren ve 2015 Nisan ayında sona erecek olan anlaşmanın yenilenmeyeceğini bildirdi.
Bu arada Ulaştırma Bakanı Hani Dahy 2012’de imzalanan anlaşmanın Mısır’a ciddi bir kazanç sağlamadığını öne sürdü.
Türkiye bu anlaşmayla Körfez ülkelerine gıda malzemeleri, elektronik cihazlar ve tekstil ürünleri ihracatında Mısır’ın limanlarından yararlanıyordu. (Kaynak: SANA ve Dünya Bülteni)
“Göçmenler tarafından kuşatıldık”
İngiltere Savunma Bakanı Michael Fallon’ın bu sözleri hem ülkesinde, hem AB’de olay oldu. Fallon, Sky News’e yaptığı açıklamada, İngiltere’nin bazı bölgelerinin göçmen işçiler nedeniyle “kuşatma altındaymış” gibi bir duyguya kapıldığını belirterek endişelerini dile getirdi.
Özellikle ülkenin doğusuna yoğun bir göçmen akışı olduğunu bildiren İngiliz Bakan, İngiltere’de çalışmak için gereken ulusal sigorta numaralarını kısıtlamayı planladıklarını açıkladı.
Fallon’ın açıklaması hem koalisyonun küçük ortağı Liberal Demokratlar, hem ana muhalefetteki İşçi Partisi, hem de AB üyeleri tarafından tepkiyle karşılandı. Savunma Bakanı, “Göç gibi zor konular hakkında konuşurken kullandığınız kelimelere dikkat etmelisiniz” diye uyarıldı. Bunun üzerine Fallon sözlerinin maksadını aştığını kabul etti.
Mart 2014 verilerine göre AB ülkelerinden İngiltere’ye net göç sayısı 131 bin olarak belirlendi. Bu sayı bir önceki yıl 95 bin olmuştu.