Olay Gazetesi Bursa

Ortadoğu’da savaş tamtamlarının sesi İsrail’den geliyor

İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, 4 Aralık günü Brüksel’e uçarak ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’yla bir görüşme yaptı. NATO Dışişleri Bakanları toplantısı için Belçika’ya gelen Pompeo, Netanyahu’yu dinledikten sonra “İsrail’in güvenliği konusunda kararlıyız, İran rejiminden kaynaklanan tehditlerle mücadelede azimliyiz” ifadesiyle İsrail liderini yatıştırmaya çalıştı. Anlaşılan oydu ki, Netanyahu maraza çıkarmanın peşindeydi. Aynı gün müydü, yoksa daha […]

İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, 4 Aralık günü Brüksel’e uçarak ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’yla bir görüşme yaptı.

NATO Dışişleri Bakanları toplantısı için Belçika’ya gelen Pompeo, Netanyahu’yu dinledikten sonra “İsrail’in güvenliği konusunda kararlıyız, İran rejiminden kaynaklanan tehditlerle mücadelede azimliyiz” ifadesiyle İsrail liderini yatıştırmaya çalıştı.

Anlaşılan oydu ki, Netanyahu maraza çıkarmanın peşindeydi.

Aynı gün müydü, yoksa daha önce miydi, Tel Aviv yönetimi Lübnan sınırında Hizbullah tünellerini arama bahanesiyle askeri harekat başlatmıştı.

Tabii gerekçe olarak İsrail, İran’a karşı önlem almaya çalıştığını açıklayacaktı. Nitekim öyle oldu.

Asıl hedefin, Lübnan’daki Hizbullah’ın arkasında duran İran olduğu belirtildi. Ancak sorumluluğu Lübnan’a yüklüyorlardı.

İsrail askerleri senaryoyu, Lübnan’ın Kefer Kila ve Udeyse köylerinin tam karşısında kalan topraklarda uygulamaya soktu.

İş makineleriyle tünel arıyorlardı.

*

Sınırın öte yanındaysa Lübnan ordusu, UNIFIL askerleriyle birlikte olası bir İsrail saldırısına karşı mevzilenmişti.UNIFIL, BM’nin Geçici Görev Gücü’ydü. Yani Lübnan tarafında BM askerleri de vardı.

Ne var ki, arkasında ABD olduğu için İsrail, BM’yi de, onun askerlerini de ciddiye almıyordu. Dünya karşısında hep o haklıydı.

Ancak Netanyahu, ABD’nin de desteği sayesinde Arap Birliği’ni bölmeyi başarmıştı. Yöntemi, tüm kötülükleri görmezden gelmekti.

Örneğin en son Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ı uygar ülkeler Kaşıkçı cinayeti nedeniyle tecrit ederken İsrail, (Trump yönetiminin de desteğiyle) sahip çıkıyordu.

*

Bu nedenle de İsrail’in, Arap dünyasındaki bir numaralı müttefiki Suudi Arabistan’dı.  Mısır, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri ve Umman onun arkasından geliyordu.

Karşıt cephedekileri de sıralayalım: İran, Irak, Suriye, Yemen, Filistin, Lübnan…

Bu şekildeki saflaşmanın mimarının Trump’ın damadı Jared Kushner olduğunu bir kez daha anımsatalım…

*

Tabii bu saflaşmanın bir de askeri yanı var.

İsrail ordusu, Amerikan ve Alman silahlarıyla donatılmış durumda.

ABD de ayrıca kendi gücünü bölgeye yığıp duruyor.

En son USS John C. Stennis adlı uçak gemisini Basra körfezine gönderdiler. Yani İran’ın dibine. Tabii onlar öyle demiyorlar, söz konusu uçak gemisinin Afganistan ve Suriye’deki teröristlere yönelik hava operasyonlarına destek amacıyla bölgeye gönderildiğini söylüyorlar.

Ama gerçekçi olmak gerek, bu İran’a karşı düzenlenen bir gövde gösterisi… İran da yanıt vermekte gecikmedi zaten, Basra Körfezi’ndeki Hürmüz boğazı’nı kapatmakla tehdit etti ABD’yi.

Öte yandan Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn, orduyu alarma geçirirken Hizbullah da İsrail’in “Kuzey Kalkanı” adını verdiği Lübnan sınırındaki operasyona sert tepki gösterdi.

*

Rusya mı? Rus ordusu zaten Suriye’ye yerleşmiş durumda. Ortadoğu’nun her köşesine uzanabilir isterse.