Kısaca p5+1 adı verilen BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, Çin bir yanda… İran diğer yanda…
Nükleer görüşmeler olumlu bir şekilde sonuçlandı, sonuçlanacak… “ABD-İran Anlaşması” adıyla da anılan belgenin imzalanması artık an meselesi.
Santrifüj sayısında, ağır su reaktöründe, yeraltı uranyum zenginleştirme merkezinin devreden çıkarılmasında p5 istediğini aldı.
Bu arada İran da, barışçıl amaçlı, uranyum zenginleştirme hakkını Batı’ya kabul ettirmiş oldu: Tahran yönetimi atom bombası üretemeyecek ama Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun denetimi altında, Natanz’daki tesiste faaliyetini sürdürecek.
İsrail de ikna edilmiş midir acaba?
Tel Aviv, ileri sürülen koşullar altında İran’ın nükleer silah üretemeyeceğini çok iyi biliyor. Ama buna karşın yine de tedirginliğini üzerinden atabilmiş değil. Nedeniyse söz konusu anlaşmayla Tahran’ın elde edeceği politik güç…
İran bölgede ABD ile birlikte etkin bir güç olarak rol oynamaya başlarsa Ortadoğu’nun yeniden şekillenmesi de kaçınılmaz olur.
ABD ve İran, onlarca yıldır birbirlerine düşmandı.
Şimdi bu düşmanlık sona eriyorsa, sadece bu kadarı bile bölgedeki dengeleri değiştirmeye yeter.
Şiddeti ne olur bilinmez ama Ortadoğu uzmanı ünlü İngiliz gazeteci Robert Fisk’in dediği gibi “siyasi bir deprem” de uzak olasılık sayılmaz. İsrail’in şu andaki rahatsızlığı bundan ama çaresi de yok.
11 Eylül saldırısının ardından Suudi Arabistan’la ilişkisini sessizce incelemeye başlayan Washington yıllar sonra tercihini İran’dan yana kullanıyor olabilir mi?
Yunanistan’da neoliberalizmin karşısında büyük yenilgi
Yunanistan Başbakanı öyle bir anlaşmayı kabul etti ki, halka verdiği tüm sözleri çöpe attı, tüm umutları söndürdü. Oysa Yunan halkı ondan AB’nin dayatmalarına hayır demesini bekliyordu.
AB’nin, kurtarma paketiyle Yunanistan’ın varlıklarına acımasızca el koyması ve Başbakan Çipras’ın çaresizliği büyük tepkiyle karşılandı ve geniş yankı uyandırdı.
Kanadalı ünlü gazeteci ve yazar Naomi Klein, Yunanistan’ı böyle bir anlaşmaya zorlayan AB ülkelerini eleştirerek “Yunan halkı, gelecek seçimde Neonazilere oy verirse, şoka girip, suçsuz rolü mü oynayacaklar?” diye yazdı.
New York Times yazarı, ünlü ekonomist Paul Krugman da, Klein’in tepkisine destek verdi ve “Bu, acımasızlıktan da ötede, saf bir kindarlıktır, ulusal egemenliğin tamamen yok edilmesidir” dedi.
İngiltere’nin tanınmış televizyon yorumcusu Paul Mason ise 1938 Münih ve 1919 Versay anlaşmalarına göndermede bulunarak Twitter’dan “Alacaklılar alacaklarını aldılar. Ama her defasında Alman demokrasisinin ve aralarındaki ittifakın çökmesi pahasına… O zamanlar ne istediğini bilen ama yanlış hesap yapan devlet adamları vardı. Şimdiyse Avrupa’yı yönetenlerin ne yapmak istediğini anlamak zor” görüşünü paylaştı.