Her ne olursa olsun Trump yönetimindeki ABD’nin tüm gücüyle İsrail’den yana olduğunu herkes biliyor. Avrupa’da da durum hemen hemen aynı.
Gerçi Filistin’e destek veren, İsrail ordusunun Filistin halkına düzenlediği saldırıları, işlediği cinayetleri kınayan kesimler de var ama genelde ABD’den pek farkları yok. Nedeni hiç kuşkusuz Nazi Almanya’sı döneminde Avrupa’da yaşanan Yahudi soykırımıdır.
O soykırım utancı, sadece Almanya’da değil Avrupa çapında yarattığı etkiyle İsrail’in Filistinlilere yönelik insanlık dışı eylemlerini meşru göstermeye yarıyor.
İşte İsrail’in son Gazze saldırısı! Bir İsrail askerine karşılık 7 Filistinli ölüyor ve Alman basınından Die Welt’in bir tek İsrail’i kutlamadığı kalıyor:
“İsrail, Filistinlilerin roket saldırısına göz yumamaz. Nazi Almanyasının Yahudileri soykırıma uğratmasından sonra kurulan İsrail devleti, savunmasını ‘saldırganlığa asla müsamaha göstermeme’ ilkesine göre planladı. Roket yağmuruna elbette yanıt verecektir.”
Bu kadar taraflı olunur. Filistinlilere yönelik insanlık dışı bir saldırı, utanmadan, sıkılmadan ancak bu kadar savunulur.
Gazze’den 400 roket fırlatılmış da İsrail’de 4 sivil mi ölmüş?
İsrail Savunma Bakanı Avigdor Liberman’ın istifa olayına gelince… Onu istifaya zorladıkları kesin.
Liberman son Gazze saldırısını düzenlediğinde Başbakan Benyamin Netanyahu Paris’te 1. Dünya Savaşı’nın sona erişinin 100. yıl törenlerindeydi.
Operasyonun İsrail’in aleyhine geliştiğini anlamış olmalıydı ki, apar topar ülkesine döndü.
Ama daha da önemlisi, Gazze saldırısının ABD Başkanı Donald Trump’ın ‘Yüzyılın Anlaşması’nı açıklamaya hazırlandığı günlere rastlamasıydı.
İddiaya göre Trump’ın anlaşma diye hazırladığı metinde İsrail’in Filistin topraklarını işgali ve Kudüs’ün başkent ilan edilmesi kararı pekiştiriliyordu.
Liberman, böylesine kritik bir dönemden geçilirken bir çuval inciri berbat etmişe benziyor.
Bu durumda azledilmek yerine istifasının istenmesi Savunma Bakanı için orta yol olmuş.
Libya’ya saldırıların sorumlusu kim?
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in, Libya harekâtını ittifakın değil bazı Avrupa ülkelerinin başlattığını söylemesi ilginç bir itiraf oldu. Ve doğruydu. Harekâtın başlarında Fransa, İngiltere, İtalya ve ABD vardı.
Bu ülkelerin en heveslisi Fransa’ydı. ABD’yse ağır bombardıman uçaklarıyla destek oluyordu. NATO, sonradan işin içine sokuldu.
Muhtemeldir ki, saldırının suçluları çoğaltılarak asıl saldırganlar koruma altına alınmak istenmişti.
Peki, NATO Genel Sekreteri Libya harekâtından 7 yıl sonra niçin itirafta bulundu?
Şimdi söylenen şu: “Stoltenberg, yaptığı açıklamayla NATO’yu Libya harekâtının sorumluluğundan kurtarmış oldu.”
Tamam da, Genel Sekreter bunu yaparken asıl suçluların Fransa, İngiltere, İtalya ve ABD olduğunu mu söylemeye çalışıyordu?
Libya’yı bu hale, adı geçen ülkelerin getirdiğini mi, hatırlatmak istiyordu?
Ne demişler? Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner…
Bugün Kaşıkcı cinayeti nedeniyle Suudi Arabistan’ın acımasızlığına öfkeleniyoruz ama Fransa, İngiltere, İtalya ve ABD’nin Libya lideri Kaddafi’yi kazığa oturttuklarını unutmayalım…