ABD’nin, “Rus tehdidini” öne sürerek NATO’nun savunma harcamalarına daha fazla katkı koyması yönünde yaptığı baskılar, en sonunda Almanları isyan ettirdi.
İsyanın sesini Landeszeitung gazetesi şöyle duyurdu: 
“Sam Amca, Avrupa’da, emperyal arzuları olan bir süper güç olarak, sadece dostluğundan değil kendi iktidarını ve çıkarlarını düşünerek koruma kalkanı kurmak istiyor.”
ABD’nin Almanya’dan istediği bu kadarla kalmıyor, isyanın başka bir nedeni daha var: Trump yönetimi, Ruslarla birlikte yapılacak olan Kuzey Akım-2 doğalgaz boru hattına da karşı çıkıyor.
*
Bu arada ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da Almanya’ya yapılan uyarının üzerine politik kılıfı geçiriyor: “Vladimir Putin emperyalizmin karanlık hayallerini güdüyor. Gürcistan ve Ukrayna’yı ilhak etmesi, Suriye’ye ve şimdi de Venezuela’ya karışması bunun kanıtı. Putin ittifakımızı bölmek ve demokratik kararlılığımızı zayıflatmak istiyor.”
Bitmiyor, Pompeo eline mikrofonu geçirmişken İran’a da veryansın ediyor, onun yüzünden ülkesinin Suriye ve Irak’taki işlerinin zora sokulduğunu söylüyor. 
Ancak, ABD Dışişleri Bakanı, Suriye ve Irak’taki işlerinin neler olduğunu açıklamıyor. İyi şeyler değil herhalde… Olsaydı açıklamaz mıydı?
*
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de toplantıya katılan Amerikalı ekibin yanında yer alıyor, yalnız meramını tam olarak anlatamıyor. IŞİD, Hitler ve Stalin’i yanyana sıralıyor ve ortaya ilginç bir tez çıkarıyor: “Özgürlüğün düşmanları var. Onları caydırmamız gerekiyor. Eğer caydıramazsak savaşmaktan başka çaremiz kalmayacak. Hitler’i barışçıl protestolarla durdurmak mümkün değildi. Stalin’i de diyalogla caydırmanın imkânı yoktu. IŞİD’i de görüşüp konuşarak dize getirmek imkânsızdı.”
Belli ki, NATO Genel Sekreteri özellikle ABD’nin gözüne girmek için Putin’e gönderme yapıyor. Stalin ve Putin…
Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, Stoltenberg’i aptalca bir tarihi mantık zinciri oluşturmakla suçluyor.
*
Oysa NATO Genel Sekreteri, bugün dünyada konuşarak ve görüşerek dize getirmenin imkânsız olacağı kimi liderleri görmezden gelmemeli.
Bunların en başında da ABD Başkanı Donald Trump var. Henüz çılgın eylem ve düşünceleri alay konusu olmanın dışında yıkıcı ve yakıcı olmadı ama dünya bunu ABD’nin yönetim sistemine borçlu.
Onun hemen arkasından da İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu geliyor.
Netanyahu’yu izleyense Suudi Arabistan’ın veliaht Prensi Muhammed bin Selman.
İki lider de son derece acımasız insanlar.
Netanyahu, Filistinlileri çocuklarıyla birlikte içi hiç sızlamadan öldürüyor.
Suudi Prens’inse nasıl bir insan kasabı olduğunu tüm dünya öğrendi. 
Ama “hür” dünya hiçbir şey yapmadı. Ölen çocuklar için kılını bile kıpırdatmadı, Suudi Prens’le de hiçbir şey olmamış gibi ilişkisini sürdürüyor.