Dünya başkentleri bundan böyle ABD ve Fransa’yla herhangi bir konuda anlaşma yaparken çok dikkatli olmalı.
Nedeni şöyle: ABD, başkan değişince anlaşmayı yırtıp atabilir. Fransa da, anlaşma üzerinde değişiklik yapmak isteyebilir. Karşı tarafın bunu kabul edip etmemesi hiç önemli değil.
İyi ama devletler arasındaki ilişkiler böylesine keyfi kararları kaldırmaz.
Bir anlaşma yapılmışsa, yapılmıştır.
Değişiklik isteniyorsa, tarafların onun için de anlaşması gerekir.
Ama öyle olmuyor. ABD Başkanı Trump, Obama döneminde İran’la yapılan nükleer anlaşmadan çekilmeyi gündeme taşıyor.
*
Kısa bir anımsatmayla devam edelim: Söz konusu anlaşmayı 2015 yılında ABD’nin yanı sıra İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya ve Çin, İran birlikte imzalamışlardı. Tam 7 ülke. Anlaşmaya göre İran, uranyum zenginleştirmede kullanılan santrifüj sayısını azalttı, tesislerini BM’nin kapsamlı denetimine açtı. Buna karşılık da ABD ve AB’nin İran’a uyguladığı ekonomik yaptırımlar kaldırıldı.
Şimdi Trump, “akıl dışı” olarak nitelendirdiği nükleer anlaşmayı yerden yere vuruyor. Bunun Batı’ya yarayan bir yanı bulunmadığını tamamen İran’ın işine gelen bir anlaşma olduğunu savunuyor.
Fransa, İngiltere ve Almanya’ysa asıl ABD’nin çekilmesinin anlaşmayı zayıflatacağına inanıyorlar ve Trump’a “Sakın bunu yapma” diyorlar.
*
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Washington ziyareti bu sorun nedeniyle Avrupa açısından çok önemli sayıldı. Öyle anlaşılıyor ki, Macron Başkan Trump’ı ikna edeceğine inanıyordu.
İki lider öpüştü, koklaştı ama bu konuda anlaşamadı.
Tam tersine Trump, İran’la yapılan anlaşmanın iptal edilmesi için bastırdı. Bu anlaşma iptal edilmeli, yeni bir nükleer anlaşma yapılmalıydı.
*
Avrupa, Macron’dan Trump’ı dizginlemesini beklerken tam tersi oldu. Trump, Fransız lideri yörüngesine aldı. Macron, “Evet” dedi, “Şu andan itibaren İran’la yeni bir [nükleer] anlaşma konusunda çalışmak istiyoruz.”
Fransa Cumhurbaşkanı bu kadarla da kalmadı “yeni görüşmelere Türkiye’yle Rusya’nın da katılması gerektiğini” söyledi.
Bir kere Rusya P5+1 ülkeleri arasında, yani başından beri işin içinde. Bu açıdan Macron’un Rusya’ya çağrısı anlamsız kalıyor.
*
Türkiye’ye davetine gelince, orada durmak gerek: Türkiye o grubun içinde değil. Ama davet edilir de katılırsa fena olmaz. Ne var ki, Macron’un hangi amaçla bu davete gerek duyduğunu bilmeliyiz.
“Suriye’ye saldırarak Türkiye’yi Rusya’dan ayırdık” sözü belleklerde taptaze duruyor.
Şimdi de, P5+1 ülkeleri arasına Türkiye’yi de katarak Astana üçlüsünün arasını açmak mı Macron’un yeni hedefi?
AB-ABD dengesini Alman lider Merkel kurabilir
Avrupa’nın ABD’yle dengesini kurabilecek lider Almanya Başbakanı Angela Merkel olacak. Merkel 27 Nisan’da ABD Başkanı Donald Trump’la Beyaz Saray’da bir araya geldiğinde İran’la yürürlükteki nükleer anlaşmanın geleceği, Rusya’yla ilişkiler, Suriye sorunu, Ortadoğu konuları ve ABD’nin ithalata getirdiği ek gümrük vergileri ele alınacak.
Tabii Merkel’in Macron’la hiçbir benzerliği yok. Bir kere, Almanya’nın lideri Merkel. Ağırlığı sadece Avrupa’da etkili olmuyor, diğer kıtalarda da hissediliyor.
Berlin’in Rusya, Çin ve İran politikaları Fransa ve İngiltere’den farklı örneğin.
O bakımdan Merkel’in Trump karşısında zorlanması beklenemez. Ama Trump zorlanabilir, sinirlenebilir. O da Merkel’in zaferi olur.