ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden Türkiye’deyken Dışişleri Bakanı John Kerry de Suudi Arabistan’daydı. İlgisi var mı? Olabilir. Kerry, Riyad’da hem Suudi Arabistan hem de Körfez ülkelerinin liderleriyle görüşme yaptı. Konu, gelecek hafta Cenevre’de düzenlenecek Suriye barış görüşmeleriydi. Washington, Arap ülkelerinin süreci tıkamasından endişe ediyordu.
Olasıdır ki, Beyaz Saray aynı konuda Türkiye’den de endişeleniyordu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu ile ayrı ayrı görüşen Biden da bu konuda Türkiye’nin takınacağı tutumu öğrenmek istemiş olabilirdi.
Kerry, Suudi Arabistan’dan ayrılmadan önce yaptığı açıklamada Körfez ülkelerinin liderleriyle Suriye görüşmeleri konusunda anlaştığını bildirdi: Cenevre’de BM destekli barış görüşmeleri yapılacak, hemen sonraysa Suriye Destek Grubu bir araya gelecekti.
ABD, Rusya, Türkiye, İran ve Suudi Arabistan’ın da yer aldığı Destek Grubu, bir tür Cenevre’yi değerlendirme toplantısı yapmış olacaktı.
Kerry’nin Riyad’dan umutlu ayrılmasına karşılık Biden İstanbul’da sessiz kaldı. ABD Başkan Yardımcısı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la 2,5 saat süren görüşmenin hemen ardından ülkesine döndü.
Başbakan Ahmet Davutoğlu Londra ziyaretinde İngiliz gazetecilere yaptığı açıklamada, “Cenevre’deki barış görüşmelerine PYD’nin katılamayacağını çünkü Suriye’deki rejimin suç ortağı olduğunu” ileri sürmüştü. Türkiye’ye döndükten sonra da bu görüşünü yinelemişti.
Büyük olasılıkla Cumhurbaşkanı Erdoğan da, Biden’la görüşmesinde PYD’ye yönelik tepkiyi dile getirdi.
Öyle görünüyor ki, söz konusu düğüm çözülmedikçe Destek Grubu’nun Türkiye’nin katkısını alması zora girecek.
Çin ve İran arasında büyük anlaşma
ABD, Almanya ve Rusya arasında Ortadoğu senaryoları uçuşurken araya Çin girdi. Çin lideri Şi Cinping’in Batı da pek yankılanmayan ziyaret programı Suudi Arabistan’la başladı, Mısır’la devam etti, İran’la sona erdi.
Cinping dün Tahran’da Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile buluştu ve ekonomik içerikli tam 17 anlaşma imzaladı. Hedef, başta enerji olmak üzere iki ülkenin ticaretini 10 yılda 600 milyar dolar düzeyine çıkarmaktı.
Pekin, Mısırlılar ve Suudilerle de ekonomik ilişkileri geliştirecek olan anlaşmalar yapmıştı. Ne var ki İran ayrıydı. Çin, İran’la ilişkilere özel önem veriyordu. Bu, ilişkilerin kapsamlı stratejik ortaklık seviyesine yükseltilmesinden de belliydi. Bir başka işaret ise yaptırımların kaldırılmasının ardından Tahran’ı ziyarete gelen ilk liderin Şi Cinping olmasıydı.
Batı’nın yaptırımlarından kurtulma mücadelesinde İran’ın arkasında Rusya vardı. Ve Tahran, Moskova’dan büyük destek gördü.
Hasan Ruhani yönetimi şimdi de Çin’i arkasına alıyor. Rusya artı Çin… İki dev İran’la birlikte… Örneğin, ABD’yle masaya oturduğunda iki devin gölgesi de yanında olacak. Tahran’la görüşenler sadece Rusya’yı değil, Çin’i de hesaba katmak zorundalar artık.
Tabii bu başarının altında İran diplomasisinin dünya olaylarına gerçekçi bakışının yattığını teslim etmek gerek…