‘ABD Başkanı, nükleer anlaşmadan düşüncesizce çekilerek açtığı çukurda bir parça daha dibe kaydı’ diyor Almanya’nın Berliner Morgaenpost gazetesi ve şöyle devam ediyor:
“Yaptırımlarla uygulanacak azami baskının İran’ı yıkacağı ve İran’ın merhamet dileneceği konusunda danışmanları onu ikna etmişti. Ancak beklenen olmadı. Tam tersine kuşatma altındaki İran, çatışmacı siyasetin bedelini ödeyebileceklerini hasımlarına göstermiş oldu.”
*
Tamam, İran yaptırımlar nedeniyle kaybediyor ama Suudiler de kaybediyor artık. İşte, Husilerin Suudi Arabistan’ın petrol tesislerine İHA’larla düzenlediği saldırı. ABD, bu yeni gelişmenin ne anlama geldiğini değerlendirmiş olmalı ki, New York Times’ın haberine göre Başkan Trump, Pentagon’un bir dizi seçenek sunmasına karşın İran’la askeri yüzleşmeden kaçınıyor. Sadece o kadarla kalmıyor İran’ı doğrudan suçlamaktan da vazgeçiyor.
ABD’nin bu geri adım politikasına paralel olarak Suudi Arabistan da Washington’ın yolunu izliyor. Yani Riyad, bu kez İsrail’in dolduruşuna gelmemiş oluyor.
ABD, İsrail ve Suudi Arabistan üçlüsü bugünlere İran’ı hasım haline getirerek geldiler.
*
Riyad’ın, Tel Aviv’in başları ağrısa Tahran’dan bildiler ve her defasında Washington’a şikâyette bulundular.
Bunlara üç kafadar diyelim. Üçü de İran’la yatıp İran’la kalkıyorlar.
Oysa üçünün de Yemen’de Husilerin birer savaşçı olarak yetişmelerinde büyük payları var. Tamam, İran da destekliyor ama ABD’nin Suudileri ve İsrail’i desteklediği kadar olamaz, mümkün değil.
Zaten onun için Pentagon, Riyad’ın, hava savunma sisteminin saldırıyı neden durduramadığını araştırmasını istiyor.
Sistem drone ve füzeleri niçin etkisiz hale getiremedi?
*
ABD’de isimleri gizlenen kimi yetkililer CBS televizyonuna yaptıkları açıklamalarda, saldırıda 20’den fazla İHA ve Cruise füzesi kullanıldığını ve bunların İran’ın güneyinden, Basra Körfezi’nin kuzey ucundan fırlatıldığını söylüyorlar.
Bu iddiayı güçlendiren kanıt var mı? Yok! İyi de madem iddia ediyorlar, hangi kanıtlara dayandırdıklarını da söylemek zorundalar.
Oysa, Yemenli Husiler saldırının hemen ardından yaptıkları açıklamada eylemi sahiplenmişlerdi. Daha sonra İran da Husileri işaret etmişti.
Hatta İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Yemen’deki Husilerin Suudi petrol tesislerini bir uyarı olarak hedef aldıklarını belirtirken “Yemenliler hastane vurmadı, okul vurmadı, Sanaa pazarını vurmadı. Sadece bir sanayi tesisini vurdu” diyerek Riyad’ın Yemen’e düzenlediği saldırılardaki vahim sonuçları anımsattı.
*
Dikkati çeken bir durum: ABD dışında, birkaç Arap ülkesini de saymazsak, Suudilerin yanında yer alan pek ülke yok.
AB’nin umurunda değilmiş gibi bir hava var.
Bunda Kaşıkçı cinayetinin ABD ve Suudi Arabistan tarafından örtbas edilmeye çalışılmasının da etkisi olabilir elbette.
Örneğin Almanya, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesinin ardından silah satışlarını tümüyle durdurmuştu.
Başbakan Angela Merkel, Ürdün Kralı’yla yaptığı görüşmeden sonra da, Suudi Arabistan’a silah satış yasağının süresinin uzatıldığını açıkladı.
Muhalefetten kimi politikacılar karşı çıktılar ama Merkel “Federal hükümetin tutumunu değiştirmesi için şu anda herhangi bir koşul göremiyorum” diyordu.
*
ABD’nin işi zor. Bir yandan AB, diğer yandan Rusya ve Çin…
Bu durumda İran’la oyun oynamak kolay olmasa gerek.