İsrail Genelkurmay Başkanı Gadi Eisenkot’un açıklamalarına, Yakın Doğu Haber’de rastladık; İran’ın Suriye’deki varlığına karşılık Suudilerin önderliğindeki Arap koalisyonuna katılacaklarını bildiriyordu.
İsrail, öteden beri “Şii hilali” endişesi yaşıyor.
Buna göre, İran’daki yönetim, Irak, Suriye, Lübnan, Yemen, Bahreyn ve Gazze Şeridi yoluyla bölgedeki etkisini artırmaya çalışarak “Şii hilali” oluşturacak, diye düşünüyor Tel Aviv.
Tabii, bu oluşum Ortadoğu’da İsrail için “kabul edilemez” bir ortam yaratır.
İsrail Genelkurmay Başkanı da bunu söylüyor: Var olmak ya da olmamak!
İyi de, aynı şey Filistinliler için de geçerli değil mi?
Onlar da İsrail’in kendilerini yok etmek istediğine inanıyorlar.
Filistinlilere saldırmak, evlerini yıkmak, öldürmek, topraklarını işgal etmek kabul edilebilir bir durum mu?
İsrail yönetimlerinin sorgulanmasına hiç tahammül gösteremedikleri konular bunlar.
Çünkü onlar tüm bu insanlık dışı eylemleri gerçekleştirirken kendilerini hep haklı görüyorlar; doğru olanı yaptıklarına inanıyorlar.
O nedenle de, ne BM’de alınan kararları, ne uluslararası hukuku, ne de yasaları tanıyorlar.
Peki, İran’da ve İsrail’de hiç mi vicdan sahibi yönetici yok?
Onlarda yoksa, müttefiklerinde de mi yok?
Örneğin İran’ı Rusya, İsrail’i de ABD, birbirlerini tanımaya, el sıkışmaya, barışmaya yönlendiremez mi?
Bugüne değin böyle bir girişime dünya tanık olmadı.
Ne ki, bundan sonra da tanık olunmayacağı anlamı çıkarılmamalı bu durumdan.
Suriye’de barış anlaşması imzalanırsa eğer Ortadoğu’da başka sürpriz gelişmelerin yaşanması da kaçanılmaz hale gelebilir…
AB politikası: ABD’den uzak dur, Ruhani’yi destekle
Amerikan medyası, Başkan Donald Trump’ın İran olaylarına bakışını desteklerken İngiliz Financial Times gazetesi, ABD’nin eylemlere yaklaşımının yanlış olduğunu savundu. Gazete AB’ye de, ABD’nin yanında durmama çağrısı yaptı.
FT’nin yayınladığı “editoryal görüş” yazısında dışarıdan İran’ın iç işlerine karışılmasının akılsızca bir tutum olduğu belirtilirken altı çizilen satırlar şöyleydi:
“Ruhani arada sıkışmış durumda. Bir yanda kendi rejimindeki şahinler var, diğer yanda da ABD Başkanı Trump’la İsrailli politikacılar…
Dışarıdakilerin, hele İsrailli politikacıların destek açıklamaları İran’daki şahinlerin elini güçlendiriyor, doğal olarak. Bu da çok akılsızca. Ruhani’nin hareket alanı daralıyor çünkü.
Oysa Ruhani mevcut sistemde değişim için umudu temsil eden en iyi isim.
AB, Washington’ın saldırganlığından etkilenmemeli. Amaç rejimi sıkıştırmak olmamalı.
Bağlantılı kalmak ve kademeli değişimi cesaretlendirmek akıllıca olacaktır.”
ABD medyası iki gündür AB liderlerini eleştiriyor, Trump’ın peşine takılmıyorlar diye.
Oysa eski çamlar bardak oldu, haberleri yok.
Trump sayesinde Avrupa kendine geliyor, kendi gücüne güvenmeye başlıyor ve artık ABD’nin gölgesinde kalmak istemediğini ilan ediyor.