İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani iddialı bir açıklama yaparak Irak ve Suriye’yi kendilerinin kurtardığını söylemiş ve “Yoksa her iki ülkede de bugüne değin IŞİD devleti çoktan kurulmuş olacaktı” demiş.
İran’ın IŞİD’e karşı mücadele ettiği, mücadele edenlere destek verdiği doğru da, eğer ortada başarı sayılacak bir sonuç varsa, bunu salt Tahran’ın hanesine yazmak doğru olmaz.
Lübnan Hizbullah’ının mücadelesini de Tahran’a ekleseniz, yine olmaz.
Neden olmaz?
Artık tüm dünya görüyor ve biliyor ki, Suriye’nin kaderini Rusya’nın eylemleri eksiden artıya döndürdü. Yoksa Şam çöküyordu.
Buna bir de ABD’nin Suriye politikasında son zamanlarda sıkça gözlenen pozitif değişimi katmak gerek.
*
Ama Irak farklı olabilir. İran’ın o bölgede daha etkin olduğu bilinmiyor değil. Ancak Irak’ta da sonuçta ABD’nin IŞİD’e karşı mücadelesinin giderek daha belirgin hale geldiğini sahadan yansıyan haberlerden öğrenmek mümkün.
Tabii, İran yönetiminin, hem Irak’taki, hem Suriye’deki katkılarını kimse küçümseyemez.
Ama daha fazlası Rusya’yı ve ABD’yi yok saymak olur ki, o da saçmalık olur.
*
Peki, İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin IŞİD’le ilgili “devlet kuracaklardı” iddiası ciddiye alınmaya değer mi?
IŞİD’in daha IŞİD olmadan, El Kaide’den türediği zamanlarda, Irak’ta Musul ve Ramadi, Suriye’de de Deyrizor ve Haseke bölgelerini iki ayrı halifelik ilan edilecek yer olarak belirlediği, son amacın da bir İslam devleti kurmak olduğu biliniyor. Hatta o dönemde bu projenin arkasında ABD ve Suudi Arabistan ile müttefiklerinin bulunduğu da biliniyor.
*
Gerçek şu ki, Rusya’nın Suriye’deki iç savaşta kontrolü ele geçirmesiyle birlikte dengeler değişti.
Beyaz Saray, sanki bu değişikliğin olmasını bekliyordu.
İki büyük güç baş başa verdiler ve Suriye politikasını ortaklaşa oluşturmaya başladılar.
Ve IŞİD ilk kez gerileme sürecine girdi.
*
Ya Körfez ülkelerinin İran korkusu?
Biraz akıllı davranabilseler, biraz stratejik düşünebilseler, biraz entelektüel kapasiteleri olsa boşuna korktuklarını anlayacaklar da, onlar da çok tın tınlar… Bu durumda, İran’ın uluslararası ilişkilerdeki becerileriyle baş edebilmek için çok fırın ekmek yemeleri gerekiyor.
Ne Suriye’deki, ne Yemen’deki, ne de bölgedeki diğer gelişmeleri doğru okuyabildiler. Hemen her girişimlerinde hüsranla karşılaştılar.
*
Neymiş IŞİD, ABD’nin Irak’ta Şiilere verdiği desteğe Suudi Arabistan’ın cevabıymış.
Dönemin Suudi Dışişleri Bakanı Prens Suud el-Faysal’ın ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’ye itirafıymış bu açıklama.
Kerry ne demiş, onu bilmiyoruz.
ABD istihbarat raporlarında kayıtlara geçirilmiş bir görüşmedir herhalde.
*
Öyle anlaşılıyor ki, IŞİD’in katliamlarına sahne olan ülkelerin hesap soracakları yer belli olmuş durumda: Suudi Arabistan!