Birincisi, Kerkük’e askeri güç gönderme kararıydı. Gerekçesi şöyleydi: “Kerkük ve tartışmalı diğer bölgelerde vatandaşların güvenliğini korumak için hükümetin askeri güç bulundurması gerekmektedir.”
İkincisi, Kerkük petrolleriyle ilgili karardı. Irak Parlamentosu Kerkük petrollerinin merkezi yönetime teslim edilmesini kararlaştırdı.
Üçüncü kararsa bürokrasinin referandumdaki tavrını kapsıyordu. Bağdat yönetimi memurların sandığa gitmemesini istemişti. Karara göre sandığa gidip oy kullanan memurlar görevden uzaklaştırılacaktı.
Söz konusu kararlar, Bağdat yönetimi açısından var olma mücadelesinin olmazsa olmaz koşullarını dayatıyordu.
Barzani yönetiminin, Haydar İbadi hükümetinin kararlarına yanıtı Kerkük kent merkezinde sokağa çıkma yasağı ilan etmek oldu.
***
Dün akşam geç saatlere kadar ABD ve İsrail’den açık tepki gelmedi.
Oysa Bağdat’ın kararları, genelde Batılıların, özelde de İsrail’in çıkarlarına aykırılık oluşturuyordu.
Ve Barzani, bağımsızlık referandumuna giderken ABD ve İsrail’e güveniyordu.
Yoksa yanılıyor muydu?
Saddam’ın 1990 yılında Kuveyt’i işgaliyle düşürüldüğü tuzak akla geliyordu. Barzani de tuzağa mı çekiliyordu? Olamaz mıydı?
Yakın Doğu Haber’deki anımsatmaya göre, Irak’ın Kuveyt’i işgalinden 8 gün önce ABD’nin Bağdat Büyükelçisi, Saddam’ı ziyaret etmiş ve operasyona “örtülü onay” vermişti. Büyükelçinin Irak liderine söyledikleri şöyleydi:
“Bizim Araplar arasındaki çatışmalar ve sizin Kuveyt’le yaşadığınız tartışma konusunda herhangi bir görüşümüz yok. Kuveyt meselesi Amerika’yı ilgilendirmiyor.”
Sonra neler olduğunu tekrarlamayalım. Çünkü tüm olan biten belleklerde tazeliğini koruyor.
***
Örneğin şu olay Barzani’yi tuzağa doğru çekmek için bir neden olabilir mi?
Haşdi Şabi ile peşmerge arasında, Tuzurmatu’da çatışma çıkıyor. Çatışmada bir peşmerge yaşamını yitiriyor, iki peşmerge de yaralanıyor.
Haşdi Şabi Kuzey Cephesi Sözcüsü çatışmayı yalanlıyor.
Ancak, KDP Tuzurmatu güvenlik sorumlusu Muhammed Faik, peşmergeye ateş açanların Haşdi Şabi çatısı altındaki Asaib Ehlilhak örgütüne bağlı militanlar olduğunu ileri sürüyor.
Tümü gerçek şu olan bitenin…
Ve tam da Irak Parlamentosu’nda alınan kararların ardından patlıyor.
Söz konusu olayın büyüdüğünü, çatışmaların yayıldığını ve savaş tamtamlarının çaldığını düşünelim.
ABD askerleri oralarda, İsrail ajanları işbaşında…
Örtülü işgal, açık işgale dönüşürse, işte o zaman kan gövdeyi götürür.
***
Diğer yanda da Suriye’nin kuzeyindeki gidişat ciddi boyut kazanıyor ABD açısından.
Çünkü PYD/PKK Deyrizor’da Suriye ordusuyla çok yakın konuma geldikçe gerilim artıyor.
Amerika’nın Sesi’nden öğrendiğimize göre Pentagon’un desteklediği örgütler, aşiretlerden sivil bir konsey oluşturmuşlar bu arada…
Ve sözüm ona bölgenin tamamını IŞİD’in elinden almak için Suriye ordusuyla yarışa kalkmışlar.
Yarış, Deyrizor’daki petrol ve doğalgaz yatakları için elbette.
***
Neyse ki, ciddiye alınacak açıklamalar Şam’dan gelmeye devam ediyor.
Suriye’nin Pekin Büyükelçisi İmad Mustafa, ekim ayı sonuna kadar Şam yönetiminin ülkedeki tüm petrol ve gaz yataklarında kontrolü ele geçireceğini savunuyor.
***
Anlaşılan Beşar Esad, ABD/İsrail’in “Kuzey Suriye” oluşumuna geçit vermeyecek…