ABD Başkanı Donald Trump’ın yaptığı açıklamaya göre Pentagon, Kuzey Irak’ta “mükemmel bir konumda” şahane bir askeri üsse sahipmiş.
Bu üs, öylesine mükemmel bir konumdaymış ki, Pentagon tüm bölgeyi, özellikle de İran’ı yakından izleyebiliyormuş.
Trump, şimdi Suriye’den çekilecek Amerikan askerlerinin bir bölümünün de bu üste konuşlandırılacağını belirterek bundan böyle İran’a daha yakından odaklanacaklarını bildiriyor.
İran derken Trump’ın aklına gelen de nükleer silah… O endişesini de şöyle belirtiyor: “Bölgede nükleer silah sahibi olmaya çalışanlar varsa Kuzey Irak’taki üs sayesinde hemen haberdar olacağız.”
İyi de Irak, komşusu İran’a düşman mı? Öyle bir durum var mı? Yok tabii. Tam tersine işbirliği var, güçbirliği var.
O zaman Trump’ın yaptığı kışkırtıcılık oluyor.
Ortadoğu’da nükleer silah sahibi tek ülkenin İsrail olduğunu en iyi bilen ABD. Ama buna karşın İran’ı işaret ediyor.
Bunu yaparken de Irak’ın toprak bütünlüğünü, egemenliğini ve bağımsızlığını hiçe sayıyor, onu Ortadoğu’daki bir sömürgesi olarak görüyor.
Bu durumda dik durması gereken Irak Cumhurbaşkanı Berham Salih, Trump’a verdiği yanıtla kendini gülünç duruma düşürüyor.
Salih, “ABD, İran’ı izlemek için bizden izin istemedi” diyor.
Peki, izin isteseydi ne yapacaktı Irak Cumhurbaşkanı? Vermeyecek miydi?
Berham Salih buna kimseyi inandıramaz.
Şu olabilirdi: Irak Cumhurbaşkanı ABD’yle yapılan güvenlik anlaşmasının iptal edileceğini, Amerikalı askeri yetkililerin görevlerinin sonlandırılacağını gündeme taşıyabilirdi. Ama bunu yapmadı. Yapamadı.
Ne var ki, Parlamento’daki ‘el-İrade’ koalisyonunun kadın lideri Hanan Feltavi ile Milli Hikmet Hareketi lideri Ammar Hekim ve Parlamento Başkan Yardımcısı Hasan Kerim el-Kabi Trump’ın açıklamasına tepki vererek, biraz da olsa durumu kurtarmaya çalıştılar.
Feltavi, “Biz Irak’ın Amerika’nın diğer ülkelerle hesaplaşma sahnesi olmasını istemiyoruz” derken, Ammar Hekim de “Komşularımızın kontrol noktası olarak kullanılmamıza izin vermeyeceğiz” sözleriyle Trump’a tepki koydular.
Yani…
Umudu kesmemek gerek!
Trump’a hem gülüyorlar hem hasta muamelesi yapıyorlar
Birliğin durumu konuşmasının ardından yapılan Başkan Donald Trump değerlendirmeleri, Amerikalı mizahçılar için bol miktarda malzeme sağlamış gibi görünüyor.
Örnekse, Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin Trump’ı alkışlama hareketi.
ABD medyasında neredeyse manşete taşıyacaklar.
Konuşurken seçtiği sözcükler, vurgulamalar…
Medya hiçbir şeyi kaçırmamış. Tıbbi açıdan yapılması gereken analizi de Washington Post’ta görüyoruz.
Trump: Tutarsızlık ilk sırada. Onun arkasında ayrıntılarla ilgili cehalet var. Üçüncü sıraya dikkat süresinin kısalığını koymuşlar. Sonra da aşırıya kaçan talepleri ve uzlaşmaya varmaktaki zorlanması geliyor.