Nice kentindeki kamyonlu terör saldırısının iki gün öncesiydi…
Fransa’da 13 Kasım saldırılarıyla ilgili terör raporu açıklanmıştı.
Araştırmalarda elde edilen bulgular, istihbarat zafiyetine dikkati çekiyordu.
Raporu hazırlayan Meclis Komisyonu’nun Başkanı George Fenech, “Bu zafiyet olmasaydı, saldırılar engellenebilirdi” diyordu.
Fransızlar şoke oldu. Ölen 130 kişinin aileleri, bu durumda, “ihmal” iddiasıyla devlet aleyhine dava açacaklarını bildirdiler.
*
Rapor 300 sayfalıktı. Tamamlanması 6 ay sürdü.
Komisyon üyeleri, 6 ay boyunca, başta ABD ve İsrailli istihbaratçılar olmak üzere dünyanın kalburüstü istihbarat uzmanlarıyla görüşmeler yaptılar, Türkiye-Suriye sınırında ve Brüksel’de incelemelerde bulundular. Ve Fransız istihbarat örgütlerini masaya yatırdılar.
Raporda verilen şu 3 örneğe göre durum, Fransa açısından, gerçekten ürkütücüydü:
Birincisi, 13 Kasım saldırılarının sorumlularından Salah Abdeslam, aynı gece elini kolunu sallayarak, kendi kimlik bilgileriyle sınırdan Brüksel’e nasıl geçmişti?
İkincisi, saldırganlardan Sami Amimour, Suriye’den döndüğü ve kimliğine polisin el koyduğu bilindiği halde, nasıl olmuştu da yeniden pasaport çıkarabilmişti?
Üçüncüsü, saldırıların beyni sayılan Abdelhamid Abaoud, Suriye Avrupa arasında nasıl mekik dokuyabilmiş ve sonra da saldırı alanına 500 metre yakınlıkta 4 gün boyunca nasıl saklanabilmişti?
*
İç İstihbarat Birimi (DGSI) Başkanı Patrick Calvar’ın komisyonda anlattıkları da Fransızları korkuttu.
Calvar’ın verdiği ifadeye göre istihbarat “Fransa’daki cihatçı terör kampanyalarını” internet üzerinden ciddi bir biçimde izleyemiyordu.
Nedeni, altyapının yetersizliğiydi. Acilen “big data” sisteminin kurulması gerekiyordu.
*
Anlaşılan oydu ki, Fransız istihbaratı kendi içinde dökülüyordu.
Diğer ülkelerin istihbarat örgütleriyle yeterince işbirliği ve koordinasyonu da yoktu.
Teröristlerin Fransa’yı yolgeçen hanına çevirmesi boşuna değildi.
Avrupa’da kitlesel çatışma endişesi
DGSI Başkanı Patrick Calvar, komisyondaki ifadesinde, terörizme karşı verilen mücadelenin er ya da geç kazanılacağını dile getirirken asıl endişesinin Fransız toplumunda giderek hızlanan radikalleşme olduğunu belirtti.
Bunun, Fransız “aşırı sağı” ile “Müslüman radikaller” arasında iç savaşa yol açmasından kaygı duyduğunu söyleyen Calvar, “Avrupalı meslektaşlarımla konuştuğumda hepsinin aynı kaygıyı paylaştığını gördüm” diyordu.
Calvar’a göre Avrupa büyük bir tehlike içindeydi. Çünkü anakara çapında yükselen bir “ultra sağ” vardı. DGSI sadece “Cihatçıları” değil, Fransa’nın aşırı sağını da izlemeye çalışıyordu. Çünkü bir gün mutlaka kitlesel bir çatışma patlak verecekti.
Fransız istihbaratçıya göre, bu, kaçınılmazdı.