ABD Ukrayna’da merkezi hükümeti, Rusya da Ukrayna’nın doğusundaki isyancı bölgeleri silahlandırıyor.

Ama sorarsanız, iki taraf da yaptıklarını yalanlıyor.

Örneğin, ABD silah yardımı yapmadığını söylerken Rusya’nın tavrına bağlı olarak “yapabileceğini” ima eden bir ifade ekliyor: “Ukrayna’ya silah yardımı yapıp yapmamayı tartışıyoruz.”

Rusya da benzer yaklaşım içinde: “Ukrayna’nın doğusuna ne silah, ne asker ne de finansal yardımda bulunuyoruz ama…” diyor ve devam ediyor: “Washington Ukrayna’ya silah sağlamaya yönelik çok ciddi mesajlar veriyor. Bu durumda ne yapabiliriz, tartışıyoruz.”

*

Oysa gerçekte ABD ve NATO, Batı’nın güvenliğini sağlamak amacıyla Rusya’nın batı sınırında askeri yayılma peşinde. Tabii Ukrayna krizi de iyi bir bahane. 

Ama Rusya da tepkisiz kalacak değil ya, “Ey Amerika, sen kendi yararın için benim güvenliğime zarar veremezsin!” diye bağırıyor.

*

Litvanya’yı ziyaret eden NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Rusya’nın Ukrayna sınırında askeri varlığını artırdığını söylüyor. Genel Sekreter “Gözlemledik” diyor. Yani NATO, Rusya’nın kendi topraklarındaki askeri hareketliliğini izleyebiliyor. Karadan ve havadan o kadar yakındalar yani… Rusya’nın sınıra yaptığı takviye kuvvet, askeri teçhizat, tank ve mühimmat sevkıyatı artık NATO tarafından bilinmeyen hareketler değil.

Şimdi, NATO bu durumu bildiği halde önlem almıyor, sadece seyrediyor denebilir mi? Tabii ki o da aynı şeyleri yapıyor. Belki önce o yapıyor. Belki Rusya da Ukrayna sınırındaki hareketleri izliyor ve ona göre sevkıyat düzenliyor.

ABD’nin Ukrayna ordusunu Rusya’ya karşı savaşacak düzeyde yeniden örgütlemeye çalıştığını bilmeyen mi var?

*

Soğuk Savaş’tan bu yana Rus savaş uçaklarının görülmemiş bir hava hareketliliği yaşanıyormuş o sıcak bölgede. 

İyi de NATO savaş uçakları da bu yıl, geçen yıla oranla yüzde 50 daha fazla uçuş yapmış aynı hava sahası içinde.

Demek ki karşılıklı hareketler bunlar.

*

Ama şunu da vurgulamak gerek: Diplomatik girişimler canlılığını koruyor. 

Bu da, silahsız bir çözüme olan umudun tükenmesini önlüyor…

 

 

 

 

ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden Doğu Akdeniz’deki enerji havzalarının önemine değinirken “İsrail, Türkiye, Mısır, Yunanistan ve Kıbrıs (gelecekte Lübnan’ın da katılımıyla) işbirliği içinde hem bölgenin hem de Avrupa’nın enerji güvenliğini artırılabilir ve enerji kaynaklarını çoğaltabilirler” dedi. Türkiye’nin İsrail ve Mısır’la tamamen ters düşen pozisyonuna bakılırsa Biden’ın sıralaması oldukça anlamlıydı.

Öte yandan Biden’ın, Kıbrıs’ta çözüm olanaklarının yitirilmediğini belirterek, “Müzakere masasına odaklanmak gerekiyor. Doğu Akdeniz’deki enerji potansiyeli göz önüne alındığında işbirliğinin ne kadar önemli olduğu görülecektir” diye konuşması da önemliydi. 

Bu noktada da ABD’nin Kıbrıs politikasının, Avrupa Birliği’nin tamamen Rum yanlısı bakışına karşı daha gerçekçi ve daha objektif olduğu dikkati çekti.