Yunanistan’da Syriza ve lideri Çipras, iktidara geldiğinde neler yapacaktı?
Birincisi, kemer sıkma politikalarını sona erdirecekti. Örneğin, temel ihtiyaç ürünleri başta olmak üzere genelde KDV’yi azaltacaktı.
İkincisi, kamu çalışanlarıyla emeklilerin maaşlarını artıracaktı.
Üçüncüsü, işlerine son verilen kamu çalışanlarını geri alacaktı.
Dördüncüsü, özelleştirilen kamusal tesisleri gözden geçirecek ve gerekiyorsa satışlarını iptal edecekti.
Syriza’nın Yunan halkına verdiği sözler bu kadar değildi elbette ama halkın öncelikleri bunlardı.
Aradan altı ay geçti…
Yunanistan’da şu anda gelinen nokta Syriza ve lideri Çipras’ın politik iflasına işaret ediyor. Çünkü verilen sözlerin hiçbiri yerine getirilemediği gibi krizi daha da ağırlaştıracak ek önlemler planlanıyor.
Birincisi, kemer sıkma önlemleri artırılıyor. Maaşlara zamdan ve işten çıkarılan kamu çalışanlarının geri alınmasından vazgeçiliyor.
İkincisi, emeklilik primleri yükseltiliyor, erken emeklilik olanakları kısıtlanıyor.
Üçüncüsü KDV artışı getiriliyor. Özellikle enerjideki KDV oranının yüzde 23 olması bekleniyor. Ayrıca adalardaki (turizm) KDV muafiyetinin kaldırılması isteniyor.
Dördüncüsü, özelleştirmelerde mevcut uygulamalara müdahale gündemden kalkıyor.
Anlaşılıyor ki Çipras geri adım atmış, “U” dönüşü yapmış. Artık ne derseniz deyin… Ama sürpriz değil.
AB üyesi bir ülkenin böylesine ağır bir kriz içindeyken kendi başına hareket etmesine izin verilmeyeceğini Çipras’ın tahmin etmesi gerekirdi.
Bir ara AB’yle köprüleri atmaktan filan söz etmişti. Demek ki, cesaret edemedi.
Belki de, konjonktür elvermedi: Ukrayna krizi, Rusya’nın yaptırımlarla bunaltılması, Doğu Akdeniz’deki dengeler, Kıbrıs…
Ama ne olursa olsun, Syriza liderinden nelerin olup nelerin olamayacağını öngörmesi beklenirdi.
Syriza gerçekten sol parti mi?
Kendine solculuğu yakıştırıyor ama popülist söylemine bakılırsa sol parti demek pek mümkün değil.
Çipras’ın Brüksel’de yürüttüğü pazarlıklardaki tavrı da bir sol parti liderinden çok orta yerde bir partinin liderini çağrıştırıyor.
Başbakan Çipras’ın ve Maliye Bakanı Yanis Varoufakis’in tüm çabası ülkenin iflasını ilan etmeye gerek kalmadan Avrupa Merkez Bankası ile IMF’den kredi almak ve geri dönüp eski kredinin borcunu ödemeyi sürdürmek.
Türkiye’de de geçmişte yaşanan krizlerde aynı şeyler olmuyor muydu?
Alınan yardımla bir yandan borçlar ödeniyor, diğer yandan da IMF’nin dayattığı program uygulanıyordu.
Syriza’nın farkı şu: AB ve IMF kredi vermeye devam etsin, ama ülkenin borcu yeniden yapılandırılsın ve Atina’ya kemer sıkma programı dayatılmasın.
Ne var ki, sistem ikisinin birden uygulanmasını istiyor. Yani borç alıyorsan, söylenenleri yapacaksın!