ABD Başkanı Donald Trump, Kudüs’te dünkü törene gönderdiği görüntülü mesajda “Biz Filistin’e de barış elimizi uzatıyoruz” demiş.
Demiş ama Trump’ın mesajı yayınlanırken, İsrail askerlerinin açtığı ateşte Gazze sınırı kan gölüne dönmüş, onlarca Filistinli can vermiş, yüzlercesi de yaralanmış.
Anlaşılan Trump, herkesi aptal, kendini akıllı sanıyor.
Uzatacağı eldeki kanın fark edilmeyeceğini düşünüyor.
*
Dünya artık öğrendi ki, Trump’lı ABD’den dünyaya huzur yok.
İşte şu Kudüs kararı… O kararla İsrail halkını da bile bile ateşe atmış oluyor.
Yani anlayacağınız, Ortadoğu bir kez daha iğrenç bir provokasyonla karşı karşıya.
Sen kalk, tüm dinlere ev sahipliği yapmış olan Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanı, büyükelçiliğini Tel Aviv’den buraya taşı, ardından da Filistinlilere barış elini uzattığını söyle.
*
Eğer Trump, bu sözlerine dünyayı inandırabileceğini düşünüyorsa onu aklı kıt bir lider olarak hoş görebiliriz.
Ama öyle olmadığı kesin. Onun için 14 Mayıs 2018 tarihinden itibaren olabileceklerin tüm sorumluluğu artık Trump’ta, dolayısıyla Washington’ın üzerinde.
Bugüne değin İsrail’in sınırlı sayıda dostu vardı, şimdi onlar biraz daha azalacak.
Avrupa Birliği, Trump’ın Kudüs adımına ortak tepki veremedi ama üyelerin “iki devletli çözüme bağlılıkları” belirtildi, bu arada Romanya, Macaristan ve Çekya dışındaki üyelerin büyükelçiliklerini Tel Aviv’de bırakacakları bildirildi.
Reuters’ın haberine göre İsrail’deki yabancı ülke büyükelçilerinin çoğunluğu Başbakan Netanyahu’nun verdiği davete katılmadı.
ABD’nin İsrail Büyükelçisi David Friedman’ın destek amacıyla gösterdiği çabalar da fayda etmedi.
*
Ne var ki, uygar dünya ABD/İsrail’e tepki gösterirken Arap ülkeleri bu kez de suskun kaldı.
Suudi Arabistan’ın İsrail’den yana tavır alacağı bilindiği için kimsenin Riyad yönetiminden bir beklentisi yoktu.
Ama Mısır’dan da ses çıkmadı.
Körfez ülkeleri de kafalarını çöldeki kumlara gömdü.
İşin garibi ABD’de ve Avrupa ülkelerinde yaşayan Filistinlilerin tepkileri de eskisi gibi etkili olamadı.
Lübnan Üniversitesi’nden Muhammed Nureddin’e göre bu tepkisizlik önümüzdeki günlerde İsrail ve ABD’yi daha da cesaretlendirecek.
*
Sorunun tarihçesine göz atmakta yarar var:
İsrail önce 1948’de Kudüs’ün batısını ele geçirdi.
Daha sonra, 1967’de Doğu Kudüs’ü aldı.
1980’de de “Birleşik Kudüs’ü” başkent ilan etti.
Bunun üzerine aynı yıl BM Güvenlik Konseyi İsrail’in “başkent” kararını geçersiz sayan bir karar aldı. Ama bu hiçbir işe yaramadı.
*
İsrail’in yapıp ettikleriyle ilgili olarak BM Güvenlik Konseyi’nde alınan başka kararlar da var.
Bu kararlarda da İsrail’in işgal ettiği topraklardan çekilmesi ve Kudüs’e özel statü verilmesi öngörülüyor.
*
Gelin görün ki, uzun yıllar geçmesine karşın İsrail bu kararların hiçbirini yaşama geçirmedi. Tersine Filistinlilerin topraklarını işgal etmeyi sürdürdü. Ama tüm bunları hep ABD’ye güvenerek yaptı.
New York Times’daki bir yorumdan yapacağımız alıntıyla devam edelim:
“İsrailli Yahudiler, yaklaşık iki milyon Arap vatandaşın İsrail içinde yabancılaştırılmasıyla ve ayrıca kapı komşuları olan milyonlarca Filistinlinin düşmanlaştırılmasıyla artık huzur bulamaz hale geldiler.”
*
Anlaşılan soruna pozitif bir müdahale gerekiyor.
Ne ki, onu artık ABD yapamaz.
1967 sınırları çerçevesinde, iki devletli çözüm için AB, Rusya ve Çin’in oluşturacağı ortak bir politikaya ihtiyaç duyuluyor.
(Kaynak: Amerika’nın Sesi)