Olay Gazetesi Bursa

ABD Sincan-Uygur’dan sonra Hong Kong’u zorluyor

Hong Kong, Çin’in yumuşak karnı… Kentte, kendilerine Çinli denmesinden hoşlanmayan Çinliler yaşıyor. Savaşta büyük Çin ülkesi, İngilizlerin işgalinden kurtarılmış, ancak Hong Kong pazarlık konusu olmuş. Bir kira sözleşmesiyle uzun yıllar İngiltere’nin egemenliğinde kalmış. 1997 yılındaysa Çin’e devredilmiş. Devredilmiş ama imzalanan bir deklarasyonla  kent, 2047 yılına kadar özel tüzüğü bulunan bir yönetime bırakılmış. Bu durumda, Hong […]

Hong Kong, Çin’in yumuşak karnı…

Kentte, kendilerine Çinli denmesinden hoşlanmayan Çinliler yaşıyor.

Savaşta büyük Çin ülkesi, İngilizlerin işgalinden kurtarılmış, ancak Hong Kong pazarlık konusu olmuş. Bir kira sözleşmesiyle uzun yıllar İngiltere’nin egemenliğinde kalmış. 1997 yılındaysa Çin’e devredilmiş. Devredilmiş ama imzalanan bir deklarasyonla  kent, 2047 yılına kadar özel tüzüğü bulunan bir yönetime bırakılmış.

Bu durumda, Hong Kong sadece dış ilişkilerde ve savunma alanında Çin’e bağlı ama kendi yaşamında özgür bir kente dönüştürülmüş.

Pekin yönetimi de Hong Kong’a “Tek ülke, iki sistem” politikasıyla yönetim bağımsızlığını ve yapısını koruma hakkı tanımış.

Ne var ki, Hong Kong ABD ve İngiltere’nin hayalinde 19’uncu ve 20’inci yüzyıllardaki sömürge haliyle kalmış. Hong Kong, İngilizlerin “afyon” pazarıymış. Uyuşturucu oradan dağıtılıyormuş.

*

Peki, bugünkü Hong Kong’un durumu nedir?

Batı’da Hong Kong “uluslararası finans tetikçilerinin cenneti” olarak anılıyor artık.

Tamam, Hong Kong’un Çin’e katılımına daha 28 yıl var. Ancak Pekin yönetimi kentin kontrol dışına çıkmasına da seyirci kalamaz.

Yumuşak karnı ya… ABD, Hong Kong üzerinden Çin’e sızmak isteyecektir elbette.

Özellikle, “turuncu kalkışma” adı verilen gösterilerle birlikte kente Amerikalı diplomatların ve parlamenterlerin biri geliyor, biri gidiyormuş.

Çin Dışişleri Bakanlığı sonunda uyarıda bulunmuş: Bakanlık Sözcüsü Hua Chunying “Hong Kong işlerinin tamamen Çin’in iç işleri olduğunu” belirterek yabancı ülke hükümetlerinin, örgütlerinin ya da vatandaşlarının müdahale etmemeleri gerektiğini bildirmiş.

*

Yaşanan olaylar neydi, anımsayalım…

Gösteriler, Hong Kong’daki suçluların Çin’e iadesine ilişkin yasa tasarısıyla birlikte patlamıştı. Eylemciler buna karşı çıkıyor, suçluların Çin’e iade edilmemesini istiyordu.

Bu istek kabul edildi, yasa tasarısı geri çekildi, ama eylemciler bu kez de ABD’yi Hong Kong’a müdahale etmeye çağırmaya başladılar. Gösteriler sırasında taşınan pankartlardan birinde şunlar yazılıydı: “Başkan Donald Trump, lütfen, Hong Kong’u özgürleştir!”

Bu bir müdahale çağrısıydı.

ABD’li yetkililerin eylemcilerle sık sık görüştüklerini saptayan Çin yönetimi gösterileri, “renkli devrim girişimi” olarak nitelendirdi.

*

Sincan-Uygur bölgesinden El Kaide ve IŞİD’i kullanarak Çin’in derinliklerine terörü ihraç etmeye çalışan ABD bunu başaramayacağını anlayınca yönünü Hong Kong’a çevirmiş görünüyor.

ABD’de Trump yönetiminin Çin’e yönelik bu politikasına Avrupalı müttefiklerinin destek vermesi beklenemez.

İşte Almanya… Hong Kong’da gösteriler devam ederken Başbakan Angela Merkel Pekin’deydi. Tam 11 adet ekonomi ve işbirliği anlaşması imzaladı.

*

Dahası ABD’den sanayi ve ticaret çevrelerinin temsilcileriyle üst düzey devlet yetkilileri de Pekin’deydi. Başbakan Li Keqang’la görüşen ABD heyeti Çinli girişimcilerle de bir araya geldi.

Amerikalı işadamları, Trump’ın aksine Çin Başbakanı’na şunu söylüyorlardı:

“Çin’le ticari ilişkilerin bozulmasından endişeliyiz ve iki ülke arasındaki ekonomik ayrışmaya karşıyız.”