Washington “Suudi Arabistan’ı uyarmıştık” diyor.
İyi de, bu uyarı Riyad’ın bir kulağından girmiş, öbüründen çıkmış.
Peki, o zaman, Suudiler kime güvenerek Tahran’a meydan okumuş?
ABD dışında, tam anlamıyla güven duyabilecekleri başka hangi güç var?
Destekleyenler olacaktır tabii, sırtını sıvazlayanlar filan… Ancak çoğu yapmacıktan öteye geçmez.
Örneğin Kuveyt… Suudi Arabistan’ın büyükelçilik ve konsolosluklarına yönelik saldırıları protesto ederken İran Büyükelçisinin ülkeden ayrılmasını talep etmemiş. Yani durumu kurtarmaya çalışmış.
*
Ama ABD öyle mi? Suudi Arabistan’ın varlık nedeni, ABD.
Washington, idamları durdur deseydi Riyad’ın buna “Hayır” deme şansı olabilir miydi?
Beyaz Saray Sözcüsü Josh Earnest şimdi dil döküyor…
“Amerikan yönetimi, toplu infazın, özellikle el-Nimr’in idam edilmesinin yaratacağı olası sonuçlar konusunda duyduğumuz endişeyi doğrudan Suudi yetkililere iletmişti. Ama maalesef Suudi Arabistan, endişelendiğimiz konulara zemin hazırladı.”
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby de benzer ifadelerle günah çıkarıyor.
*
ABD yönetimi, kendi anlattığına kendi de inanıyorsa eğer, Ortadoğu’daki, özellikle de Suudi Arabistan üzerindeki egemenliğinden eser kalmamış demektir.
Ne ki, böyle midir? Değildir tabii… En azından bu kadar değildir.
Zayıflama söz konusu olsa da Ortadoğu’daki ABD, yine bildiğimiz ABD’dir.
Ve o bildiğimiz ABD canı istediğinde, Suudi Arabistan Kralı’nı tek ayağı üzerinde kapıda bekletir.
*
Kafası kesilen ve bu şekilde idam edilmiş sayılan Şii din adamı Nimr el Nimr’in kardeşi Muhammed el Nimr, doğrudan ABD’yi suçluyor.
Ağabeyi el Nimr gibi o da Suudi Arabistan’da yaşayan Muhammed el Nimr, meğer infazdan önce ABD Büyükelçiliği’ne başvurmuş ama çabası yanıtsız bırakılmış.
Kardeş Nimr’in Amerika’nın Sesi’ndeki haberde yer alan ifadesine göre Obama yönetimi tehlikenin yaklaştığını gördüğü halde, idamı önlemek için hiçbir girişimde bulunmamış…
*
Tabii İsrail’i unutmamak gerekir; Şii-Sünni geriliminden yarar sağlayacak ülkelerin başında İsrail geliyor çünkü.
İran’la yapılan nükleer anlaşmadan sonra Suudi Arabistan üzerinde İsrail’in, müttefiklik doğrultusunda belli bir etkisinin oluştuğu biliniyor.
ABD, günah çıkarırken Kral’ın söz dinlemediğini söylüyor sadece…
Onun, bu cesareti nereden bulduğu konusuna hiç girmiyor.
*
Neyse ki, Ortadoğu’da dengeler eskisi gibi değil artık.
Savaş çıkarmak isteyenin yüz kere, bin kere düşünmeden hareket edemeyeceği bir dönemden geçiyoruz…