ABD Savunma Bakanı James Mattis baklayı ağzından çıkarmış, “IŞİD gitti diye Suriye’den çekilecek değiliz” demiş.
Pentagon’un patronu, Suriye’de asıl amaçlarından biri olan konuyu da şöyle açıklamış: “[Suriye’de] yapılması gereken yerel yönetim meclislerini desteklemek. Yerel güvenliği destekleyeceksiniz ki, siz çekildiğinizde onlar [IŞİD] hemen geri dönemesin.”
*
James Mattis’in Brüksel’deki NATO toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlarken yaptığı açıklamalar önemli.
Altını çizdiğimiz ifadelerden biri Esad’a ilişkin. Mattis, “ABD’nin Esad rejimiyle savaşma olasılığının bulunup bulunmadığı” şeklindeki soruya verdiği yanıtta “Biz IŞİD’le savaşmak için Suriye’deyiz. Bunu birçok kez açık bir şekilde dile getirdik” diyor.
Diyor da, bunun arkasından daha da çarpıcı bir açıklama yapıyor: “Güçlü ve kalıcı iz bırakana kadar ABD [askeri] Suriye’de kalacaktır. (…) Güneyde IŞİD, doğudaysa artan Rus agresifliği ve hibrit tehditler varlığını sürdürüyor.”
James Mattis, “Rus agresifliği” ifadesiyle Suriye’de kalma gerekçelerinin asıl nedenlerinin başında Rusya olduğunu itiraf etmiş oluyor.
Hibrit tehditler derken de olasılıkla İran, Lübnan ve Hizbullah’ı işaret ediyor. ABD Savunma Bakanı’nın “IŞİD gitti diye Suriye’den çekilecek değiliz” şeklindeki açıklamasının Ürdün’deki protesto eylemlerinin ardından gelmesi de anlamlı. Anlamlı, çünkü protestolar beklenmedik şekilde Ürdün’de “Arap Baharı” havasını estirdi. Bu da, olasıdır ki ABD’yi çok korkuttu.
Ürdün Ortadoğu’nun önemli ülkelerinden biri; ABD’nin müttefiki, İran’ın karşıtı ve İsrail’in de dostu.
Ürdün Kralı Abdullah, ekonomik sorunlara çözüm bulamayan Başbakanı istifa ettirdi, yerine bir ekonomisti atadı.
Kral’ın bu çözümü işe yaramazsa Ortadoğu “Ürdün” kriziyle tanışmış olur.
ABD endişeli, İsrail de öyle. Müdahale olasılığının gündeme getirileceğini tahmin etmek zor değil.
Daha geniş açıdan bakıldığında da Yemen’de ve Suudi Arabistan çevresinde etkisi sürekli artan ve İsrail’in uykularını kaçıran bir İran var.
İsrail, Suudi Arabistan ve Ürdün denildiğinde asıl patronun ABD olduğunu tüm dünya biliyor.
*
Bu tablo içinde Suriye kritik bir konumda. O yüzden ABD kalıcı olduğunu vurgulamaya başladı.
Mattis’in, “Suriye’de yerel yönetimleri ve yerel güvenliği desteklemek gerek” şeklindeki ifadesi Türkiye’ye yönelik bir göndermeye işaret ediyor gibi. Ankara’yla Washington arasında Münbiç görüşmeleri sürerken, belli bir anlamı olmalı.
ABD Savunma Bakanı, “Türkiye’nin meşru çıkarları için bir yol bulmak zorunda olduklarını ancak Suriye Demokratik Güçleri’ni de bir yana itemeyeceklerini” söylüyor.
Ve Mattis, SDG’nin IŞİD’i sahada yenen tek örgüt olduğunu ileri sürüyor.
Savunma Bakanı böyle konuşurken ABD’nin ödün vermesi beklenir mi, bileyemeyiz.
*
Başbakan Binali Yıldırım’ın Reuters haber ajansına yaptığı açıklama Ankara’nın endişelerini yansıtıyor:
“Daha önce Obama döneminde Münbiç’le ilgili bir anlaşma olmuştu. Buradan YPG’liler çıkarılacaktı. Defalarca söz verildi ancak gerçekleşmedi. [Şimdi] bu mutabakat sağlanmış olmasına rağmen biz yine ihtiyatlı davranmak mecburiyetindeyiz. Uygulamayı sıkı takip etmemiz gerekiyor.”