Olay Gazetesi Bursa

ABD en yakın müttefiki AB’yi kaybetmiş görünüyor

Tüm ajanslarda dün bir numaralı haber, ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’a yönelik tehdidiydi. Trump “Savaş, İran’ın resmen sonu olur” diyordu. Trump’ın böyle bir çıkış yapmasının nedeni İran Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami’nin “Savaştan korkmuyoruz. Ölüm korkusu içindeki ABD birliklerini yenmemiz çok kolay olacak” şeklindeki açıklaması oldu. İranlı komutana Pentagon sözcüsü pekala yanıt verebilirdi. Ama nedense […]

Tüm ajanslarda dün bir numaralı haber, ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’a yönelik tehdidiydi.

Trump “Savaş, İran’ın resmen sonu olur” diyordu.

Trump’ın böyle bir çıkış yapmasının nedeni İran Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami’nin “Savaştan korkmuyoruz. Ölüm korkusu içindeki ABD birliklerini yenmemiz çok kolay olacak” şeklindeki açıklaması oldu.

İranlı komutana Pentagon sözcüsü pekala yanıt verebilirdi.

Ama nedense Trump herkesi bir yana iterek yanıtı kendisi vermek istedi.

Pazar günüydü, Trump CNN ekranına çıkıp İran’ı resmen savaşla tehdit ederken şöyle konuştu: “Savaşmak istemiyorum. Ancak İran gibi durumlar olduğunda nükleer silahlara sahip olmalarına izin veremezsiniz.”

*

Bu arada Bağdat’ta, tam da bu atışmanın sürdüğü saatlerde, içinde ABD Büyükelçiliğinin de bulunduğu yüksek korumalı Yeşil Bölge’de, roketli bir saldırı gerçekleşti.

Ölen ve yaralanan olmadı, hasar konusunda da bilgi verilmedi.

Ama zaten ABD diplomatik personelini de geri çekmişti.

Trump esip gürlerken Suudi Arabistan’ın lafa karışmasını kimse beklemiyordu.

Suudi Dışişleri’nden sorumlu Devlet Bakanı Adil el Cubeyr (Eski Dışişleri Bakanı)  ekranlarda göründü ve ABD’ye destek verdi.

Cubeyr’in açıklamasına göre, Riyad tüm gücüyle İran’a karşılık vermek için hazırlanmıştı.

*

Ne ki, Trump’ın derdi Avrupa’ydı, Avrupa’daki müttefiklerinin alacağı tavırdaydı. Ancak Avrupa da, hem ABD’yi hem de onun Arap müttefiklerini çok yakından tanıyordu.

Onun için kritik dönemlerden geçilirken Avrupa, neyin gerçek, neyin provokasyon olduğunu şıp diye anlardı. Çünkü böyle işleri kendisi de çevirirdi.

Örneğin geçen hafta Körfez’de ikisi Birleşik Arap Emirlikleri’ne, diğer ikisi Suudi Arabistan’a ait 4 ticari gemiye düzenlenen sözde saldırılardan İran sorumlu tutulmak istenmişti ama Avrupa gülüp geçmişti. Zaten en başta da ABD inanmakta zorlanmıştı.

Yoksa Trump da, Pentagon’u harekete geçirecek ve İran’a karşı herkesi birleştirecek bir bahanenin peşindeydi.

Öyle bir bahane olmalıydı ki, Avrupalılar da Washington’ın yaptığı gibi İran’la nükleer anlaşmadan vazgeçmeliydi.

*

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo kısa bir süre önce davet edilmediği halde, bir anlamda zorla, AB Dışişleri Bakanları toplantısına katılmamış mıydı?

Moskova’ya giderken uçağını Brüksel’e indirmişti de, AB Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Mogherini şaşırıp kalmıştı.

Olmadı tabii, Pompeo gözdağı da vermesine karşın, AB üyeleri dışişleri bakanlarını İran’da rejimi değiştirmeyi amaçlayan ABD politikalarına destek vermeye ikna edememişti.

*

ABD ile AB arasında İran odaklı bir anlaşmazlık var.

Şöyle düşünmek mümkün: ABD ve AB iki büyük güç olarak karşı karşıya…

Ve ABD, Avrupa’yı yanına almadan, sadece Ortadoğu’daki işbirlikçileriyle yola çıkamaz.

Washington bunu görüyor ama kavga etmediği dostu da kalmadığı için kara kara düşünüyor.

Tabii Trump’ın ticaret ortaklarına ekonomik savaş açarken tüm bu gelişmeleri de öngörebilmesi gerekirdi. Ne var ki, kapasite bu kadar…