Donald Trump yönetiminin İran’a yönelik düşmanca hareketleri, tarihe gömülmüş olayları da belleklerde yeniden canlandırıyor.
ABD bugünkü İran yönetimine nasıl karşıysa, nasıl onu devirmeye çalışıyorsa, 1940’ların sonlarıyla 1950’lerin başlarında da İran’ın ulusalcı Başbakanı Muhammed Musaddık’ı askeri darbeyle iktidardan indirmeye çalışmıştı. Tabii başarılı da olmuştu.
CIA, Musaddık’ı öldürmüş, yerine İran Şahı’nın kanlı diktatörlüğünü kurmuştu.
Ne ki, bu diktatörlük İran halkının kitlesel eylemleriyle 1979 yılında yıkılmış ve bugün de süre giden rejimi iktidara taşımıştı.
*
40 yıl sonra ABD, Başkan Trump yönetimiyle birlikte, İran’da rejimi değiştirme hayalleri kuruyor. Bu hedef doğrultusunda haraket edecek müttefikleri de var. En azılılarını söyleyelim: İngiltere ve İsrail…
BM Genel Kurulu’na katılmak için New York’ta bulunan İngiltere Başbakanı Boris Johnson müttefiklik görevini yerine getirmeye hazır olduğunu belirtirken şöyle konuşuyor: “ABD ve Suudi Arabistan bizden daha fazla destek talep ederse bunu değerlendiririz. Amerikalılar bizden destek beklediklerini söylüyorlar. Aramco’ya yapılan saldırılarda İran’ın payının olması yüksek bir ihtimal. Biz de yakından takip ediyoruz.”
*
Drone’lu saldırı deyince akla İsrail’in Lübnan’a düzenlediği 25 Ağustos saldırısı geliyor. Ama o saldırı çoktan unutuldu. O da Suudi Arabistan’a düzenlenen Drone’lu saldırıya benziyordu. Tek farkı petrol tesislerine değil de Lübnan’daki kimi insanları öldürmek için düzenlenmiş olmasıydı.
Şanssızlık, İsrail seçimlerinin tam da bugünlere denk gelmesinde. Azgın Netanyahu kazanamadı. Seçimlerin açık galibi de olmadı. O nedenle sonuçlar kördüğüme benzetiliyor.
Yoksa Netanyahu durur muydu? Onda ne Drone’lar vardı. İran şanslıydı.
Başkan Trump “Bizim için İran’a girmek çok kolay iş, nükleer varlıklarımız da en üst düzeyde” demişken, İsrail kışkırtabilirdi. Ama, ah o seçimler…
İsrail’de bir de seçim sonrası olacak, yeni hükümet kurulacak, belki de Netanyahu yolsuzluktan yargılanıp cezaevini boylayacak.
*
Bu arada Washington’ın başında on binlerce Yemenlinin öldürülmesi ve on binlerce Yemenli’nin de açlıktan ölümün eşiğine getirilmesi gibi korkunç ithamlar var. Suudi Arabistan’ın işlediği suçlar kesin de BM raporlarında ABD’nin de adı geçiyor. En azından Suudileri silahlandırarak, lojistik destek vererek Washington’ın da suça ortak olduğu ileri sürülüyor. Örnek olarak da ABD’nin Yemen kıyılarındaki abluka desteği olmadan Riyad’ın bu canice savaşı sürdüremeyeceği konuşuluyor.
*
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın eski Müsteşarı Nicholas Burns, “bazı müttefiklerin Trump’ın başkanlığındaki Amerika’nın tüm dünyada bir ‘istikrarsızlık faktörüne’ dönüştüğünü düşünüyor” demiş.
Bunu herhangi bir Amerikalı söylemiyor. Dışişlerinin eski bir müsteşarı dile getiriyor.
Hele Trump’ın BM’de dış yardımları ABD’nin küresel politikalarını destekleme şartına bağlaması çok iğrenç bulunuyor, ayrıca dünya liderlerini de endişelendiriyor.
*
Donald Trump ABD’yi hak, hukuk tanımaz, yasaya, kurala uymaz bir küresel güç haline getirdi.
Düşmanları bile Amerika’ya bunu yapamazdı…